22 Kasım 2010 Pazartesi

H&M Türkiye

Hemen hemen tüm bloglarda 4 Kasım'da yapılan tanıtım ve 6 Kasım'daki açılış ile ilgili yazılar okuyup durdum ama bir türlü H&M Türkiye'ye gidememiştim.
Bayram öncesi eşimin de evde olduğu bir gün Eren'i alıp nihayet çok merak ettiğim mağazaya gidebildik. Kadın giyimden ziyade aksesuar ve iç giyim reyonlarına bayıldım. Ancak Eren ile koca mağazayı gezip yavaş yavaş her şeye bakmak mümkün olmadı tabii:(
Bebek ve çocuk giyim bu aralar öncelikli ilgi alanımız olduğu için ilk gezintinin alışverişi yine Eren Paşa için oldu:)Haberlere bile konu olan yoğunluk gerçekten bunaltıcıydı ve kasa kuyrukları feciydi. 2-3 ürün için beklenmezdi am aoğluşum için Superman tulumu bulunca haytta bırakamazdım:)


Ben ürünleri de fiyatları da beğendim. Keşke biraz daha yakın bir AVM'ye açılsaymış diye düşünürken geçen gün İstinyepark mağazasının reklamını gördüm. Eski Rainforest Cafe'nin yerine açılıyor bilginiz olsun:)

7 Kasım 2010 Pazar

Bebekli Yaşam ve Bebek Bakımı


Eskiden sadece kendi zevklerim ve kendi hayatımdan kesitler paylaşırken şimdi tüm hikayelerim ve anlatacaklarım bebeklerle ilgili. "Erkeklerin askerlik hikayeleri, kadınların doğum hikayeleri anlatmakla bitmezmiş" derlerdi de inanmazdım:)
Evde olduğum ve hayattan kopuk olduğum bu geçici süreçte anlatacak başka bir şeyim yok ama :)
Efenim, 78 doğumlu ve 32 yaşında biri olarak çevremdeki pek çok muhterem büyüğüme göre çocuk yapmak için geç kalmış olduğum düşünülse de Eren için bile hamile olduğumu ilk öğrendiğimde planlı bir bebek olmadığı için çok korkmuş ve endişelenmiştim. Hamileliğim boyunca pek çok kez özgürlüğüne fazlasıyla düşkün biri olarak bu sorumluluğu taşıyıp yaşıyamayacağımı düşündüm ama 3 yıllık evlilik süresince eşimle hep konuştuğum ve ertelediğim bir konuydu çocuk konusu.
Bu süreci yaşayan tüm bayanların ortak bildiği nokta var ise o da; bir kadının hayatı çocuk doğduktan sonra değil onu taşımaya başlar başlamaz değişiyor. Tüm keyifli ve hoş yanlarına rağmen hamileliğin zorluklarını da atlamamak gerek.
Yazın en sıcak zamanlarına denk gelen hamilelik sonrasında Eren'i doğurunca rahatlayacağımı sanıyordum ki hastaneden çıkınca takribi günlük 3,5-4 saatlik uykuyla tüm gün ayakta kalınca işin aslının hiç de öyle olmadığını gördüm:) ilk iki hafta sorun sadece uykusuzluktu ama 2 haftadan sonra başlayan kolik sancılaryla bebekli yaşama merhaba demiş oldum:) Eren şu an 2. ayını doldurdu ve Kolik denen illetin hiç bir çözümü olmadığı gibi şiddeti her geçen gün artıyor:( bir kaç gece acillik bile olduk ama bilinen bir gerçek var ki;BEBEĞİNİZ KOLİK İSE BUNUN TIBBİ KESİN BİR ÇÖZÜMÜ YOK. TEK YAPMANIZ GEREKEN BEKLEMEK...ancak geçici de olsa verilen ilaçları kullandığınızda kolik sancıları az da olsa hafifletilebiliyor. Koliğin neden olduğu tıben halen bilinmemekte dolayısıyla kesin bir çözüm de üretilebilmiş değil. Bir kaç etkili ilaç var ama doktor tavsiyesi olmadan yanlış kullanıma izin vermemek için isim vermeyeceğim. Küçük bebeği olan ve ağlama krizlerine çözüm bulamamış tüm annelere asıl tavsiye edebileceğim; Tüm müzik marketlerde bulabilecekleri bir CD. Adı KOLİK. Buzuki Orhan tarafından hazırlanmış ve Marmara Üniversite'sinde tez konusu olarak etkinliği deneylerle kantlanmış bir CD. Bu CD'yi bilen arkadaşlar Kolik ile ilgili pek çok yararalı bilginin Kapak bilgilerinde uzunca verildiğini biliyordur zaten. Ben bu CD sayesinde çok rahatladım. Ağladığında Eren'in sesini bastıracak düzeyde sesini açtığımda hemen susuyor ve uykuya dalıyor. Aslınde bebeğin yanında elektirk süpürgesi, fön makinesi çalıştırmak gibi...
İlk ve en önemli sorunumuz Koliği atlatamadık ama sizlerle paylaşacak kadar çok tecrübe edindik:)
Bebekle beraber uykusuzluğa alışmanın dışında, istediğin zaman yemek yiyememe, su içememe hatta dişlerini bile fırçalayamama gibi krizlere alışmak zorunda kaldım. Her şeyden önce o ve onun ihtiyaçları geliyor. Benim gibi yalnız olan anneler ne demek istediğimi anlayacaktır. Ama yanınızda anneniz veya kayınvalideniz gibi bir yakınınız var ise bu saydğım zorluklar nispeten olmayacaktır. Ben annem yakınımda bile olsa bebeğime yalnız bakmayı tercih ettim çünkü zaten işe başlayınca Eren'e annem bakacağı için onu şimdiden yormak istemedim.
Bu skıntılardan sona anladım ki lohusalık depresyonu dedikleri şey bana göre; önceki hayatından vazgeçmek ve yeni zor hayata adapte olmak sürecinde yaşanıyor. Ben pek duygusal çalkantılar yaşamadım ama sürekli benden önce gelen bir varlığın ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak, üstelik bunu günde 8-10 defa tekrarlamak doğal olarak sizi depresyona sokuyor:)Her ne kadar psikolojik olarak bebek fikrine alışsak da doğum sonrası insan defalarca gel-gitler yaşıyor:)
Beslenme, gaz çıkarma, tuvaletini yapma ve nihayetinde uyuma ritüeli bebeğin ilk zamanlarda sık sık giderilmesi gereken ihtiyaçları. Beslenme konusunda mama takviyesi alıyor Eren. Süt her ne kadar yetse de birazcık obur bir bebek olduğu için ancak mama alınca doyup susuyor eşşek adam:)gaz olayını ilaçlarla , bitkisel takviyelerle hallediyorum. Son zamanlarda bir parça rezene ile anasonu demleyip mamasının veya sağdığım anne sütünün içine 3-5 çay kaşığı ekliyorum. Bu karışım hem onun rahat uyumasını hem de yediklerini hazmetmesini sağlıyor aklınızda bulunsun. Mamamız gazlı bebeklere özel olan Bebelac AC Almiron. Maalesef özel bir mama olduğu için hemen bulunmuyor, sadece eczanamize sipariş vererek alabiliyoruz. Ben başka mama kullanmadığım için farkını görmedim ama nette okuduğum kadarıyla işe yarıyormuş. İlk zamanlar 15-30 cc verirken şimdi 90 cc alıyor ve günde 3 defa vermek yetiyor. Onu dışında sadece anne sütü ile besleniyor.Biberon konusunu çok araştırmıştım ve aldığım pek çok biberon sonrası sadece iki biberonun çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Biri Dr. Brown'ın gaz önleyici özel biberonu diğeri ise Nuby marka anne memesi örnek alınarak tasarlanmış PBA içermeyen,%100 silikon doğal dokunuş biberonu. Ben sadece bu ikisini kullanıyorum ve diğer marka bildiğiniz tüm biberonlar çöp olmuş durumda. Emzik ise ayrı bir dert. Hem alışsın hem de alışmasın diyorum ama anneyi emzik yerine kullanan bir bebeğiniz varsa emzik kullanın ve ne olursa olsun alıştırın. Chicco, Avent, Nuk, Nuby falan derken Eren'i hiç bir emziğe alıştıramadım. Bir gün doktorumuz bildiğimiz Fatoş marka bakkal emziğini denememi önerdi ve gerçekten işe yaradı. Annemin dediği gibi; "ne varsa eskilerde var":) Kolik sancısı geldiğinde bebeğin ilk belirtisi aşırı emme isteği. Ama gerçek meme alırsa gelen gaz ile birlikte emdiğini kusuyor bu nedenle yalancı emzik hayat kurtarıyor.
Ben Eylül ayında doğum yaptım ve ilk günler hava süperdi ancak bebek küçük olduğu için o sıcak havalardan yararlanamadık. Şimdi ise havalar soğumaya başladı ve kaloriferler yandı ama onun odasını her daim 20-22 derece arasında tutuyorum. Kat kat giydirmemeye çalışıyorum ki ne üşüsün ne de terleyip isilik falan olsun.Her gün yıkıyorum ve yıkamadan evvel odayı 26-27 derece yapmak için klimayı çalıştırıp yıkanacağı odayı kapatıyorum. Banyo sonrası bebe yağıyla masaj yapmak da gaz için iyi geliyor ve uyku için rahatlatıyor. Ben ilk günden beri hastanede verdikleri eğitim sonrası Ereni kendim yıkıyorum ve daha önce hiç tecrübem olmamasına rağmen hiç zorlanmadım.
Genel bakımı konusunda en çok zoruma giden sürekli altını değiştirmek:) Azıcık altı pis kalsa hemen pişik oluyor ve günlerce geçmiyor. Pişik için Mustela, Sebamed, Nivea, Chicco kullandım ve hepsinin sonunda işe yarayan tek şeyin hakiki zeytinyağı olduğunu gördüm. Sonra Komilinin zeytinyağı özlü pişik kremini aldım ve çok çok memnun kaldım benden demesi:) ööle fazla fazla paralar verip locuğun kıçını alıştırmayın:) 7,5 TL'lik krem fazlasıyla iş görüyor. Diğer tüm bakım malzemeleri ise Mustela ve Sebamed. Bebek bezi konusunda en başından beri Prima'nın Premium Care'ini kullanıyorum ve çok çok memnunum. Ne kadar işe yaradığını mecbur kaldığım bir gün yine primanın başka bir çeşidini kullandığımda gördüm. İlk aylar bebekler sıvı kaka çıkardığı için premium care'in bu özelliği pişik konusunda hayat kurtarıyor. Hiç bir bez ne kadar ddia ederse etsin sıvı kakayı çekmiyorrrr aklınızda bulunsun.
Şu an acıktığı için feryat figan bağıran bir bebekle bu postu yazmaya çalıştığım için konuyu dağıtarak yazmış olabilirim ama bildiğim her şeyi aklımdan uçup gitmeden yazıya dökmeye çalışıyorum.Mazur görün artık:)
Kıyafet ve temel ihtiyaçlar konusunda tam bir alışveriş manyağı olarak aynı alışkanlığı Eren için de sürdürdüm ama pişmanım. Onca para verip aldığım güzel kıyafetlerin hiç biri şimdi olmuyor. Habire yenilerini almak zorunda kalıyorum bu nedenle siz siz olun aynı bedenden fazla fazla kıyafet almayın. Hele ki ilk zamanlar 3-4 hastane çıkış tarzı takımlar fazlsıyla işinizi görecektir. Fazla olması gereken tek şey iç atlet ve eldiven. Özellikle altını değiştirirken işeme olasılıkları çok yüksek ve atlet dayandıramıyorum:)Zaten Newborn dedikleri beden saçma bir beden. Çocuk zaten iki hafta sonra o kıyafetlere sığamıyor ki...alacağınız her şeyin en azından 0-3 aydan başlamasına dikkat etmenizi öneririm. Abarttığımı düşünenlere; Eren iki aylık olmasına rağmen 68 (3-6 ay) cm kıyafet giydirdiğimi söyleyeyim ki beni anlasınlar:)
Aslında pek çok şeyi unuttuğumu düşünüyorum ama başka zamanlarda yeniden yazarım artık. Şimdilik bizim canavarı doyurmaya gidiyorum ben:)Yazdıklarım hakkında aynı fikirde olmayacak okurlar olabilir belki ama bunlar sadece benim kendi yaşadıklarım ve tecrübelerim. Sizler neye ihtiyacınz olursa olsun bebeğinizin doktoruna danışmadan veya çevrenizdeki tecrübeli büyüklerden öğrenmeden bir şey yapmayın. Ben tüm bunların üstüne bir de sürekli okuyarak bakım konusunda bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Tüm okuduklarımdan öğrendiğim nihai gerçek; bu yaşadığım sürecin bebek büyütmedeki en kolay süreç olduğu ( halbuki ben bayağı bir zorlanmıştım ama:)) ve bebek büyüdükçe problemlerin de büyüyeceği...ben bu gerçeğe şimdiden kendimi hazırlıyorum ama yaşamak hazırlamak kadar kolay olmuyor:)sevgilerrrrrrr

25 Ekim 2010 Pazartesi

Doğum Hikayem

Eren bebeğe kavuşacağım günü sabısızlıkla beklerken çok az kadının yaşayabileceği kadar ilginç ve zor bir doğum hikayem oldu. Bunu sizlerle paylaşacağım ki hamilelik ve doğum sürecinde bilgiye ihtiyacı olan blog dostlarım var ise yardımcı olabilirim diye düşünüyoum.
40. haftamızın dolmasına 2 gün kala 4 Eylül Cumatesi günü rutin kontrollerimden birine gittim.O hafta bebeğin hareketlerinde anlaşılabilir bir azalma hissetmiştim. Bunu hemen doktorumuza söyledim ve ultrason ile NST'de normal çıkan her şey Ph kontrolünde ortaya çıktı. Suyumda tehlikeli derecede azalma olduğundan doktorum beni eve gönderemeyeceğini ve suni sancı ile eğer hala normal doğum istiyor isem normal doğumu başlatmamız gerektiğini söyledi. Aslında sezeryan olmayı seçseydim çoktan bebeği kucağıma alacaktım ama ben ısrarla normal doğum istiyordum ve yapmamam için önümde hiç bir engel yoktu.
Böylelikle 4 Eylül Cumatesi gnü hastaneye yattım ve hemen fitil yerleştirileek açılmanın olmasını ve sancılarımın gelmesini beklemeye başladık. O gece 1-1,5 cm bir genişleme oldu ki bu kesinlikle doğumun başladığına bile işaret değildi. Ertesi gün akşama kadar yine bekledik ancak vücudum o kadar inat ediyordu ki serum ile suni sancı almak zorunda kaldım:( Bu arada sadece fitil ile 7-12 saat arasında normal doğum yapıp giden bir sürü hasta vardı ama benim şanssızlığım kasılmaları hissetmemem oldu:( Suni sancıyı aldıktan sonra normalde ağrı eşiği çok çok yüksek olan ben o gece yaşadığım acıyı hayatımın hiç bir evresinde yaşamamayı diledim sadece. Çok ama çok ağrılı bir gece geçirdik. Sabaha kadar Bir kolumda eşim bir kolumda serum makinesi koridorlada yürüdüm durdum. Sancı geldiğinde resmen duvarları tırmaladım. 2 gündür hastanede benimle kalan doktorum inadımı görünce doğumhaneye çıkarıp suyumu tamamen patlatarak bebeğin doğum kanalına girmesini ve beklenen açılmanın olmasını sağlamaya çalıştı ama o kadar bekleme ve müdaheleden sonra gelinen nokta sadece 4 cm!!! açılma oldu.
Bu arada Epidural isteğimi yatış sırasında belirttiğim ve gerekli imzaları attığım için 5 Eylül pazar gecesi anestezi uzmanı geldi ve 4 cm'e ulaşan açıklık yeterli olduğu için epidurali taktı. Epidural takıldı takılmasına kaşın ama kasılmaların ksilmemesi için yeterli ilaç verilmedi tabii zaten ağrı eşiği yüksek olan ben uyuşmadığım için epidural stresini de boşu bşuna yaşamış oldum:( Neyse, sabah kontrole gelen doktorum açıklığım halen 4 cm olduğunu görünce suyun patlatılmasının üzerinde 13 saat geçtiği için artık bebeğin hayatının tehlikeye girdiğini, cesaretim için beni tebrik ettiğini ama sezeyandan başka seçeneğimiz kalmadığını belirtti. O an dünya başıma yakıldı desem yeridir. 3 gündür çektiğim eziyet, acı ve sancı sonrasında ameliyathaneye indiğimde sinirimden o kadar çok ağlıyor ve isyan ediyordum ki tansiyonum 6-4 olmuş. Tabii o durumda epiduralle uyuştursalar da ben sakinleşemediğim için doktorum narkoz vermek zorunda kaldı...
Doğum yapan sevgili dostlarım yaşadığım yıkıntıyı çok iyi anlayacaklardır. Aylardır normal doğum için motive ol, hastaneye yat her türlü acıyı çek sonra sezeryana in ve en önemli an olan bebeğinin dünyaya geldiği anı bile göreme...
Kendime geldiğimde doğum yapalı 45 dakika olmuştu ama bebeğim yanımda yoktu. Bir an doktorun bebeğin hayatının tehlikede olduğunu söylediği an geldi aklıma...Çıldıacak gibiydim ama hem narkoz hem de epidural yüzünden sersem gibiydim sesim ble çıkmıyordu. Aslında eşim ilk buluşma anını çok istediğimi bildiği için ben narkozdayken bebeği kollarıma verilmesini sağlamış ama ben hatırlamıyorum tabii:)
Uyandığımda feryat figan bebeği istedim ve doktorum gelerek bebeğin akciğerlerinde normal karşılanabilecek bir problem olduğunu ve geceyi yoğun bakımda geçmesi gerektiğini söyledi. Hamileyken okuduğum tüm kitaplarda, dinlediğim tüm doğum hikayelerinde bebeğini ilk yarım saat içinde annenin sütünü emmesi gerektiği geldi aklıma ama nafile...İyice kendime gelmeden beni yoğun bakıma alamayacaklarını söylediler ve gittiler...O andan sonra o kadar çok ağlamışım ki iyice uyandığımda epiduralden uyuşan ve tutmayan sağ bacağıma rağmen hemşireler gelip beni giydirdiler ve tekerlekli sandalyeye oturtup yoğun bakıma çıkardılar. O ana kadar bebeğin yaşadığına br türlü emin olamamıştım. Ta ki onu görene kadar...
Eren'i yoğun bakım odasında bir sürü kablonun içinde küvezde görünce neler yaşadığını asla kelimelerle tarif edemem. Aslında çok çok önemsiz bir hızlı nefes alıp verme problemi yüzünden oraya almışlar bebeğimi ama o psikolojimle gel de anla bunu:)))
Onu kollarıma aldığımda yaşadığım onca acı, sancı, hayal kırıklığı hepsi ama hepsi silindi gitti hafızamdan. Artık sadece bebeğim vardı ve yaşadığım şey bu dünyada yaşanması gereken en güzel, en kutsal duygusuydu. Kaç dakika göz yaşı döktüm kaç saat sonra kendime geldim bilmiyorum ama ertesi sabah uyandğımda bebeğim yanı başımdaydı. Onu yanımda görünce dikişlerimi falan unuttum:) Önceden apandist ameliyatı olduğum için ayağa kalkıp yürümeden beni taburcu etmeyeceklerini biliyordum ve o gün iyi olmzsam ertesi gün evimize gidemeyecektik. Evimize gitmezsek ertesi gün arefe günü olduğu için ertesinde tüm bayramı orda geçirme ihtimalimiz vadı. Bu da isteyeceğim son şeydi. Bacaklarımın uyuşukluğu gidince hemen ayağa kalktım ve bebekle ilgilenip yürümeye başladım:)
Gece kimseyi refakatçi olarak yanmıza almadık. Sadece eşim, ben ve bebek geçirdik geceyi. Ertesi gün de her şey yolunda olduğu için 8 Eylül Çarşamba arefe günü taburcu olup evimize geldik:)
Evet, 4 gün süren, oldukça zor ve karmaşık bir doğum hikayem olsa da bugün düşündüğümde hiç ama hiç kötü hatırlamıyorum. Bir kere yaşanılan şey ne kadar acı dolu olura olsun çok kutsal, ikincisi sevgili doktorum Figen Taşer Güney muhteşem sabırlı ve ilgili bir doktordu. Benimle çok ilgilendi ve çok cesaret verdi. Çok başarılı bir ameliyat geçirmişim ki hiç bir dkiş acısı, hareketlerimde kısılma yaşamadım. Eve geldiğimde sanki hiç ameliyat olmamışım gibi her işimi kendim gördüm ve çevremden hiç bir destek almadım. Böylelikle 9 aydır beklediğim finali çok az kadının yaşayabileceği kadar garip bir şekilde yaşamış oldum:)

Bugün Eren bebek tam 50 günlük. Onunla yaşamaya çalışmak onu taşıyıp doğurmaktan daha zormuş:)Yaşadığım ve sadece yaşayarak dindiim o kadar çok tecrübe var ki... bunu da bir sonraki postta anlatırım. Tabii bu uzun postlardan sıkılmazsanız:)
Sevgilerrrrr

18 Eylül 2010 Cumartesi

Artık Gerçek Bir Aileyiz:)


Evetttt Canım meleğim EREN'i kucağıma aldığımda eşime ilk söylediğim söz bu oldu:)
Artık gerçek bir aile olduk...4 Eylül günü başlayan zor, sancılı ve tehlikeli doğum sürecim pek çok badire atlattıktan sonra 6 Eylül gnü saat 11:45'de sona erdi ve EREN bebek aramıza katıldı:)
12 gündür hayatımızda olan bebeğimiz hayatımızı o kadar çok değiştirdi ve meşgul etti ki bazen koca bir gün sadece kucağımda onu sallayarak, emzirerek, altını değiştirerek ve gaznı çıkartarak bitirdiğim oluyor:)
Elbette benim gbi yoğun tempoda çalışan bri için oldukça zor br dönem geçirsem de onun gibi bir varlığın hayatıma girmiş olması bütün sıkıntılarımı unutturuyor:)
6 Eylül'den sonra ilk defa nete grip bloğuma br şeyler yazma vaktim oldu. Bu bile o kadar büyük bir lüks ki bunu ancak benim yaşadıklarımı yaşayan anneler anlayacaktır:)
Bir daha ne zaman fırsat bulurda bilgisayarmın başına otururum bilinmez ama yaşadığım bu sürecin başıma gelen en muhteşem şey olduğunu söyleyebilirim ve dilerim ki Allah dileyen, isteyen herkese bu mutluluğu nasip etsin:)

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Artık İzin Başlasınnnnnnn

Nihayet 37. haftamızı da bitirdik. Pazartesi günü itibariyle her ne kadar doğum iznim başlasa da ben bu satırları şu an işyerinden yazıyorum:( sanırım burda doğuracağım:))))
sıklaşan bel ağrılarım nedeniyle fizik tedaviye başlamak zorunda kaldık. Bu arada evde kalan her kadının başına geldiği gibi tüm elektirikli eşyalar birbirleriyle kardeşlik yemini etmişçesine birer birer bozulmaya başladılar:((( Önce fırın, sonra buızdolabı, televizyon, telefon ve nihayet internet... Bebiş ile ilgili pek çok yenilik ve tadilat varken bir de bunlarla uğraşmak maalesef eşime kaldı çünkü ben ilgilenmeye kalktığımda "neden hepsi üst üste geliyor" diye sinir krizi geçirmekten başka bir şey yapamıyorum:)))
"Son ay çok kilo alınır" efsanesini tersine döndüren ben doğum yaklaştıkça kilo vermeye başladım:) bu iyiye işaret değil mi:)
Sanırım dış dünyayla bağımın kopması kurtarılacak gibi olmadığından bebeiş gelene kadar bu sizlere son postum olabilir:(
hepinizi kocaman öpüyorum ve dualarınızı benden esirgemeyin diyorum:)
sevgilerrrrrr

5 Ağustos 2010 Perşembe

Son dakika...Doğuma 4 hafta kala ben:)


Evetttttt eminim pek çok arkadaşım benim koca göbekli 18 kilo almış halimi merak ediyordur değil mi:)
Çok tatlı bir doğum fotoğrafçısı arkadaşım sayesinde doğum öncesi harika bir çekim gerçekleştirdik. Hatta bu çekimin ikinci etabı açık havada babamızla birlikte olacak. Üçüncü etap ise malum:)))
Bakalım yeni halimi nasıl bulacaksınız:) ben her ne kadar bol bol gülümsesem de bu kilolar ile aynaya baktıkça dehşete düşüyorum:)
Neyse, çoğu gitti azı kaldı. 4 hafta sonra yeni bir canın sorumluluğu ile hayata yeniden başlayacağız bakalım neler yaşayacağım:)
Sevgilerrrr

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Doğuma 6 hafta kala Tatil bitti:) Sıra zorlu bir sınavda:)


Şu aralar hamilelik nedeniyle bloğumu çokkkkkk savsaklamış durumdayım. Daha doğrusu her şeyi savsakladım biliyorum ama halim mecalim yok valla. 6 Hafta gibi bir süre kaldı oğluşuma kavuşmak için. Geçen hafta zaman gelmeden şööle güzel bir kafa tatili yaptım. Çok iyi geldi İstanbul'un sıcağından ve keşmekeşinden uzaklaşmak. Bugün işe döndüm ama artık kaldıramıyorum nemi, sıcağı ve yolların kalabalıklığını.
Doğum raporum başladı ama ben 37. gaftaya kadar çalışabilir(mi) raporu aldım bebişle daha uzun süre vakit geçirebilmek için umarım dayanabilirim.
İlk başlarda yaşadığım zorlukları çok şükür atlattım şimdilik her şey yolunda. Ara ara enerjim izin verdikçe pek çok şeyi benim gibi anne adayları ile paylaşmak istiyorum ama iş dışında yapmak istediğim tek şey uyumak:))) bu nedenle mazur görün beni:)
hepinizi tek tek kocaman kucaklıyor ve sevgilerimi gönderiyorum:)

22 Haziran 2010 Salı

Kalıpsız, Basit Tunik

İpekyol indiriminsa sanki çok şey bulabilecekmişim gibi soluğu Profilo AVM'deki mağazasında aldım. Tabii ki sonuç hüsran:( Beli lastikli pudra rengi bir etek alıp çıktım. Bir de Dümdüz, önündeki taş yapıştırmalardan başka hiç bir işçiliği olmayan bir tunik dikkatimi çekti. İndirimde fiyatı oldukça uygun hale gelmiş olsa da tuniği taşları nedeniyle gündüz giyemeyeceğim için başka bir kumaş ile daha casual halini dikebilirim diye düşünüp bıraktım.
Eve gelir gelmez Cuma pazarından alıp bir kenarda bekleyen, zahmetsiz bir şifon kumaşı o tuniğe dönüştürdüm. Yapımı o kadar kolay ve basitti ki yarın saatte bitti:)




Modeliyle kocaman olan göbeğimi süper kamufle ediyor:)

Basit Bir Tişörtü Bahar Korçan Melekleri ile Süsleme

Sezon başından beri pek çok blogda Miu Miu kuşları ve kedileri ile ilgili DIY projeleri yer almakta olduğundan şu tişört boyama işi uzun zamandır kafamı kurcalıyordu. Nihayet tekstil kalemleri ve tekstil boyalarımı alır almaz oturdum masanın başına ama ortaya Miu Miu karakterleri yerine Bahar Korçan meleği ve kanatlarıyla süslenmiş bir tişört çıktı:)

Bahar Korçan'ın 2010 yaz sezonu için hazırladığı ve İstanbul Fashion Days'de görücüye çıkardığı "Kabullen ya da Değiştir" temalı defilesindeki kızı LAL'in çizimlerinden etkilenerek tasarladığı melek baskılı kıyafetleri gördüğümden beri çok beğeniyordum.


Hamileliğim dolayısıyla ömerümün en şişko dönemini yaşadığım şu günlerde bu şirin meleklerle süslü tişört ve elbiseleri Galata Moda Haftası'nda görsem de alamadım tabii ki:( e bu durumda o meleklerden kendime şööle güzel bir DIY projesi yapsam nasıl olur diye düşündüm ve ilk tişört boyama deneyimimi bu şekilde gerçekleştirmiş oldum:)




Aslında kocaman bir melek çizecektim ama boyama işini daha önce yapmadığım için önüne ve arkasına desenleri küçülterek çizdim. Sonuç beni oldukça tatmin etti çok beğendim ve dün hemen giydim. Bu boyama işini ilerletmeye devam anlayacağınız. Bu konuda yardımcı olan ve faydalı bilgiler veren Laçin'e de bloğunda paylaştığı bilgiler için teşekkür etmem gerek:) Boya seçimi ve püf noktaları konusunda çok yardımcı oldu.

15 Haziran 2010 Salı

Bir Uyuzun Sevdikleri'nden Harika Kolyem:)

Bloğunun adını Uyuzlar da Sever olarak koymuş ama oldukça şirin ve marifetli biri Lale:) Pasajındaki Güvercinli Kız kolyesinin stoğu bittiği için yeniden yapabilir mi diye mesaj atmıştım. O da hemen kendi kullandığını satışa koydu benim için ve bugün kolyem geldi:) Özenli paketinde Lale'nin güzel dilekleri ve tatlı mı tatlı arılı çikolatası ile:) Çok sevdim kolyemi ve hemen taktım tabii mutlu mutlu:)
Eğer siz de bu değişik kolyeden veya Lale'nin diğer tasarımlarından edinmek isterseniz buraya Tıklamanız yeterli:)



Yardımmm

Arkadaşlar yardımınıza ihtiyacım var.Bloğumun kumanda paneline girdiğimde takip ettiğim blogların hepsinin silindiğini gördüm. Böyle bir sorun neden olur ve tekrar geri getirmek için ne yapabilirim bilen varsa bana yardımcı olabilir mi??? :(

10 Haziran 2010 Perşembe

32. Defa İyi ki Doğdummm:))))


Dün doğumgünümdü ancak bugün paylaşabiliyorum sizlerle. Oldukça keyifli, hareketli, süper bir gün ve gece geçirdim sevdiklerim ve ailem sayesinde. Bugün birazcık uykusuzum ve bebiş de tekmeleyip duruyor ama keyfim oldukça yerinde:))))

Seneye bu günüm daha bir anlamlı olacak...Artık hem bir birey hem de bir anne olarak kutlayacağım doğduğum günleri ve bana "iyi ki doğdun" diyecek bir can daha olacak:)))Sanırım ben de "iyi ki gelmişim bu dünyaya ki bu güzellikleri yaşıyorum" diyeceğim:)))) Beni bu güzel günümde yalnız bırakmayan, unutmayan herkese çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız:))))Sizleri çoookkkk seviyorum...

25 Mayıs 2010 Salı

Artık Benim de Melekli Noni's Store Yüzüğüm var:)))

Sevgili Noni'nin pasajını her gördüğümde yüzükleri beni benden alıyordu. İlk seferde beğendiğim tüm modeeller kısa sürede satıldığı için üzülmüş ve yenilerini beklemiştim. Sevgili Laçin buradaki postunda Noni'ye ulaştığını ve istediği yüzüğü aldığını yazınca ben de mesaj atıp çok beğendiğim iki melekli yüzükten istediimi söyledim. Sağolsun sevgili adaşım yeni yüzüklerini pasajına ekler eklemez bana mesaj attı ve yüzüğüme kavuştum.




Dün yüzüğüm geldi ve kendisiyle ilk bakışta aşk yaşadık:) çok şirin bir kutu içinde tatlı bir mesaj ile geldi paketim. Marifetli arkadaşıma sıcaklığı, ilgisi ve samimiyeti için burdan tekrar teşekkür ediyorum.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Tatlı Blog:)


Sevgili marifetlicadı bana harika bir ödül vermiş. Tam da morale ihtiyaç duyduğum şu sıra ilaç gibi geldi desem yalan olmaz. Kendisine burdan çoook teşekkür ediyor ve sevgilerimi yoluyorum. Ödülümü iseeeee birbirinden tatlı, birbirinden marifetli tüm blog dostlarıma yolluyorum.

11 Mayıs 2010 Salı

Hamilelik Depresyonu


5,5 ayı devirdik bebeğimle ama ben halen psikolojik ve biyolojik olarak yaşadığım değişimleri bir türlü kabullenemedim gitti...

Ne kadar dikkat edersem edeyim hızlı kilo alıyorum ve inanılmaz ödem problemi yaşıyorum. Bacaklarım, ayak bileklerim şişiyor ve iş yerinde ağrılı sancılı saatler yaşıyorum:( Ayaklarım 1-1,5 numara büyüyünce normalde bile 40 giyen biri olarak hiç bir markada istediğim gibi ayakkabı veya sandalet bulamadım:( hal böyle olunca anne olmanın güzel duytgularını yaşamak bir yana her akşam vücudumda gün be gün beliren olumsuz değişimler nedeniyle kendimi yatağa atıyor ve hemen yorganın altına sokuyorum kafamı her şeyi unutmak için:( sanırım hamilelik depresyonu dedikleri bu olsa gerek.
Elbette güzel şeyler de oluyor...Göbeğimin gün be gün büyüdüğünüm gördükçe küçük meleğime kavuşmama daha az kaldığını hatırlıyor ve mutlu oluyorum:) yavaş yavaş ilk tekmelerini ve kıpırdanmalarını hissetmek hem çok güzel hem de çook tuhaf çokkk:)
Bu anneler gününde pek çok arkadaşım ve eşim anneler günümü kutlayınca kendimi çok özel ve farklı hissettim doğrusu. Garip bir duygu vesselam:))))

Gebelik başlı başına zorluklarıyla, hoşluklarıyla farklı ve her kadının yaşaması gereken bir süreç ama benim son günlerde vücudumda yaşadığım şişmeler ve ağrılar hoşluğun yerini üzüntüye ve sıkıntıya bırakınca en rahat geçirmem gereken dönemi maalesef depresyondaymış gibi her fırsatta uyuyarak, iştahtan kesilerek veya bazen hiç yemediğim kadar yiyerek, gereksiz yere ağlayarak, boş boş bakan gözlerle sık sık dalıp giderek kısacası salak gibi yaşıyorum:((

Tüm hamilelik yaşayan bayanların böyle olmadığını biliyorum sanırım ben biraz fazla takıntılıyım:( bazen tüm güzellikleri göremeyecek, farkedemeyecek kadar takıntılı...neyse işte böyle...bu salak ruh halim hiç bir şey yapmama izin vermiyor...çevremdeki hiç bir şeyle kendim dahil ilgilenmiyorum ve bir şey yapmak istemiyorum...inşallah bir an önce bu durumdan kurtulur dönerim yine sahalara...soran, arayan, merak eden herkese kocaman sevgilerimi ve öpücüklerimi gönderiyorum.

14 Nisan 2010 Çarşamba

El Emeği Göz Nuru Kolyeler

Çok sevdiğim bir arkadaşım harika tasarımlar yapıyor. Uzun yıllardır takı yapan biri olarak ortaya çıkardığı güzelliklere ve özenli el emeğine hayran olduğum için bu güzellikleri sizlerle paylaşmak istiyordum nihayet bunlardan bir kaçı için kısmet bu güneymiş:)
Kolyelerin her biri çok uzun zaman ve uğraş alan tasarımlar olduğu gibi kullanılan malzemeler de çok kaliteli. Hemen hemen hepsinde swarowski ve yarı değerli taşlar kullanılmış.

Takı ile uğraşanlar veya tasarım sevenler zaten ne demek istediğimi anlayacaklardır:) Amacımız, Elmas'ın tasarımlarını satmasını sağlayarak maliyetli ama çok şık tasarımlarının devamını sağlamak:)Bu nedenle bloğumda bu güzelliklere yer vermekten ayrı bir keyif duyuyorum.

Turkuaz Nazo: Açıkçası fotoğrafları çekip kolajlarken isimleri doğaçlama olarak ben verdim. Sevgili Elmas umarım beğenir:)Turkuaz Nazo adından da anlaşılacağı üezere Nazo örgü adı verilen ve tamamen bit kristallerle dantel gibi örülüp tek tek işlenen bir örgü tekniği ile örülmüş. Çift janjanlı bit kristal kullanılmış oldukça hoş ve özel günler için fark yaratacak bir tasarım. Fiyatı: 125 TL

Kibar: Kibar da Turkuaz Nazo gibi aynı teknikle örülmüş gündelik olarak da rahatlıklar kullanılabilecek farklı bir tasarım. Kullanılan malzeme yine bit karistal ve kum boncuk. Fiyatı: 100 TL

Siyah Beyaz Asalet: Swarovski, kum boncuk ve gümüş dökümlerle oluşturulmuş iki tarafı farklı değişik bir kolye. Yapımı oldukça zahmetli ve sabır isteyen bir model. Fiyatı: 100 TL

Bahar Neşesi: Siyah Beyaz Asalet ile aynı model gibi görünse de sol taraftaki örgü tekniği biraz daha farklı ve farklı boncuk kullanılarak yapılmış. Renk uyumuyla, pırıl pırıl duruşuyla farklı olmak isteyenlere...Fiyatı: 80 TL

Spiral Rüya: Tamamen kum boncuklar ile yapılmış, yine yapımı oldukça zahmetli ama bir o kadar da gösterişli bir model. Fiyatı: 75 TL

Mavi Boncuk: Turkuaz Nazo'dan sonra favorim olan muhteşem bir kolye Mavi Boncuk. Turkuaz doğal taş ve kum boncuklarla işlenmiş, her bir parçası dantel inceliğinde hazırlanmış, harika bir kolye. Fiyatı: 80 TL

Gösterişli Merdiven: Aslında bu modelin boru boncuklarla işlenen kısmının adı galiba "Elti Eltiye Küstü" imiş:) ama ben emin olamadığım için merdivenvari görüntüsünden dolayı bu ismi verdim:) ismi ne olursa olsun swarovski taşın en gösterişli biçimde kullanıldığı, deniz derinliklerinin mavisinde bir kolye:) Fiyatı: 75 TL

Hüzünlü Çiçekler: Yine tamamı swarovski taşların örülmesiyle oluşmuş, siyah ile beyazın en uyumlu biçimde kullanıldığı, hem abiye olarak hem de günlük olarak kullanılabilecek zarif, çıtıpıtı bir kolye:) Fiyatı: 80 TL

Romantik Lava: Su taşı swarovski ve cam inciler ile oluşturulmuş, gerçek fransız güpürünün kullanıldığı, tam da bu senenin romantik floral trendini yansıtan bir broş. Fiyatı: 40 TL

Başta da belirttiğim gibi bu tasarımlar Elmas'ın yaptığı onlarca güzellikten sadece bir kaç tanesi. Dileyene beğendiği kolyenin bilekliği ya da küpesi de yapılabilir. Veya kafanızda olan herhangi bir model var ise sıfırdan tasarlanıp sizin için hazırlanabilir.

Satın almak isteyenler, Ürünler hakkında soru sormak ve daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler veya başka bir model tasarım sipariş etmek isteyenler benimle irtibata geçebilirler. Satın almak istediğiniz ürün için Gittigidiyor'dan size özel satış da açılabilecektir.

9 Nisan 2010 Cuma

NARS Holiday 2009

Koca kışı bitirdik bahar havaları eteklerimizi uçuşturadursun ben çooookkk geç kalmış bir post hazırlayayım dedim:)
NARS 2009 Holiday koleksiyonu malum Türkiye'ye geldiğinde yurt dışında spring koleksiyonu çıkmıştı. Koleksiyonun görsellerini görür görmez Eurydice ve Brousse ikili farlar rüyalarıma girmişti. Kissandmakeup'dan sipariş verirken Love Joy allığı ve Montenegro Krem allığı da sipariş verdim.







Eurydice'ı çok çok isteyerek aldım ama pembe tarafı maalesef istediğim gibi renk vermiyor:( fotoya aldanmayın mor-koyu yeşil gibi çıkmış renkleri ama pembe tarafı sürüldüğünde kahveye dönük mürdüm bir renk çıkıyor ya NARS olduğu için ben yine de çoook sevdim. Zaten sağ taraftaki bol ışıltılı füme rengine diyecek tek kelime yok:)

Brousse ise Fall 2009 koleksiyonunda çıkan Brumes'i almadığım için kesinlikle alınası bir renkti ve aldığımda da hiç pişman olmadım. Yumuşacık, harika smokey makjaylar çıkıyor bu ikili ile.






Love Joy benim hep aklımda olan ama Türkiye'deki indirim döneminde bir türlü yakalayamadığım bir renkti. Bronz makyajla süper uyum sağlayan joker bir allık. Kalitesi ve renk vermesi açısından ne söylesem azdır...İyi ki varsın NARS:)
Montenegro krem allık ise Aralık-Ocak döneminde aklıma düşen bordo-mürdüm makyaj takıntısı sıralarında alındı ama benim cilt tonuma göre rengi bi hayli yoğun ve kullanırken çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu tonların bana yakışmadığını bile bile almak da benim bir arızam olsa gerek:) Tüm NARS krem allıklar gibi kremsi ancak sürüldükten sonra pudramsı bir kıvama geliyor oldukça da kalıcı. Ben Coppacabana multiple ile hafif uyguluyorum ve sonuçtan oldukça memnunum ancak Cactus Flower gibi sık sık kullandığım bir renk değil.
Ben Fall 2009, Holiday 2009 derken Spring 2010 çıktı da pek çok blogger tarafından ele alındı bile:( Eh bu aralar bebek yüzünden uzak kalsam da bir NARS manyağı olarak geriden geriden de gelsem hiç bir koleksiyonu kaçırmaya niyetim yok :)
Spring koleksiyonuna ait bir kaç ürün aldım ve beklemekteyim. gelir gelmez demeyeyim ama onları da bir ara paylaşırım artık:)

7 Nisan 2010 Çarşamba

Hamilelikte Cilt Bakımı

Hamile kaldığımı öğrendikten sonra hem bu deneyimi yaşamış arkadaşlarımdan ve çevremden hem de okuduklarımdan edindiğim bilgilere göre hormonel değişikliklerin etkilediği ilk şey maalesef cildimizdeki kötü değişimler:( özellikle 1. Trimaster dediğimiz ilk üç aylık dömende ergenlik sivilceleri gibi sivilcelenmeler, cilt yağı dengesinde bozulmalar, hassasiyet, lekelenmeler ve çillenmeler artıyor.
Çok şükür benim sorunsuz cildim çok fazla bir sorun açmadı ama kurudan karmaya dönük iken T bölgemde yağlanma ve burun kenarlarımda ise kurumalar meydana geldi. Bu nedenle rutin cilt bakımım yeterli gelmedi tabii.
Bu duruma çözüm olması için dermokozmetik ürünlere geçiş yaptım. Bir cilt uzmanına danıştım ve Avene markasına ait jel şeklinde bir nemlendirici ile nem maskesini kullanmaya başladım. Ayrıca havaların güneşlenmesiyle birlikte lekelenme riskim arttığı için 50 faktörlü kompakt bir renkli nemlendirici aldım. Strawberry'den de tamamen su içerikli H2O'nun göz nemlendiricisini alarak ihtiyacımı tamamladım.


Tabii bu dönem dengesiz bir dönem dedim ya işte o dengesizlik son iki haftada tekrar peydah oldu:) önce yağlanan bölge son iki haftada da kurumaya meğillendi. Buna çare olarak da yine Strawberry indiriminden aldığım E vitaminli Bobbi Brown nemlendiriciyi kullanmakla çözdüm. Tonik kullanmayı bıraktım ve yine Avene'e ait termal su kullanıyorum. Önceleri duştan sonra veya yaz günleri serinlemek için kulandığım termal su meğer tonik olarak da gayet başarılıymış.
Her sabah yüzümü önceden elimde olan Nars Balancing Foam ile yıkadıktan sonra termal suyu sıkıp hafiften kurumasını bekliyorum. Sonrasında Avene jel nemlendiriciyi ve H2O göz nemlendiricisini sürüp arkasından 50 faktörlü kompaktı uyguluyorum. Hepsi bu kadar. Gece de renkli kompakt hariç aynı işlemi uyguluyorum.Haftada iki kez de akşamları maskeyi uygulayıp onunla uyuyorum.
Her yaz renkli nemlendirici kullanan biri olarak renkli kompaktı şiddetle öneririm arkadaşlar. Bendeki medium rengi. Özellikle La Roche veya Vichy kullanıp yağlı olmasından şikayet etmişseniz bu kompakt ürün tam size göre. Oldukça sağlıklı ve aydınlık bir görüntü veriyor. Matlık değil Glowy bir görüntü oluşuyor üstüne pudra vs. kullanmaya gerek bırakmıyor ama ben yine de Guerlain transparan pudra geçiyorum.


Bu dönemde önceden kullandığım serum, anti aging kremleri vs. bıraktım. Aslında hamilelikte makjaj ve cilt bakımı ürünlerinin kullanılması kesinlikle bebeğinizin sağlığını etkileyen bir şey değil. Ben sadece cildim rahatlasın, klullandığım ürünlerin etkisini görebileyim diye günlük cilt bakımımı sadeleştirdim. Şu anlık oldukça da memnunum. Tabii bu hormonel değişiklikler değişim 9 ay boyunca farklı şekillerde etki edeceği için ileride ne olur bilmiyorum. Unutulmaması gereken en önemli nokto bu dönemde güneşin kadim dostumuz olduğunu tamamen unutmak ve onu cildimizin ennn büyük düşmanı olarak görmek!!! ne severim güneşlenmeyi ve bronz olmayı offf offff:( ama eğer cilt lekelenirse mazallah doğum lekesi denen şey ööle kolay kolay çıkmıyor:( bu nedenle bakımınızı ne şekilde yaparsanız yapın en az 50 faktöre yaz kış korunmayı unutmayın...

24 Mart 2010 Çarşamba

MAC Love Lace, Warm & Cozy, Too Fabuluous ve Spring Forecast Collections

Çoooookkkk uzun zamandır makyaj, bakım vs. konularından uzak kaldım. Bunun sebebi bir önceki postuma gelen yorumlarda da belirttiğim üzere yaklaşık 4 aylık hamile olmam:)Aslında önümüzdeki hafta cinsiyeti belli olunca buradan paylaşacaktım ama MAC sağolsun o kadar güzel şeyler getirdi ki mağazalara aldıklarımı paylaşmak için beklemeye tahammül edemedim:))))
Bu dönemde çok yoğun hormonel değişiklikler yüzünden cildimde problemler yaşamaya başladım. Çok şükür bir iki haftadan beri eski halime kavuştum. Bu fiziksel ve psikolojik değişim elbette kışın karanlık günleri de eklenince beni resmen hayattan soğutmuştu. Az da olsa normale dönmek rahatlattı beni:)
Kendime gelir gelmez çok uzun zamandır ayırtıp beklettiğim Love Lace ve Warm Cozy koleksiyonlarına ait bir kaç ürünümü almak için kendimi Akmerkez MAC'e attım. Gidince Too Fabuluous, Viva Glam ve Spring Forecast koleksiyonlarının da geldiğini görünce çığlık attım resmen:)
İlk gün barkodlar okumadığı için ürünlerimi ayırıp, tüm koleksiyonu tek tek parmaklayıp deneyerek eve döndüm. Dün de gidip tüm cicilerimi aldımmmm:) Nasıl mutluyum anlatamam ehueheueuhueheueheu


Aslında Love Lace ve WArm & Cozy koleksiyonlarından bayağı bir şey ayırtmıştım ama yeni koleksiyonlardaki beğendiğim ürün sayısı artınca özellikle Wram&Cozy'deki muhteşem MSF'lerden falan vazgeçmek zorunda kaldım. Bu koleksiyonlara ait sadece Relaxed ve Nurture Shadestickleri bir de muhteşem siyah-lacivert rengi olan Sense Of Style Göz kalemini aldım.


Rlexed kahve smokey için muhteşem bir renk. Ben akşam hemen NARS'ın Fez farı ile denedim sonuç; Mükemmel...Nurture ise risksiz hemen hemen her açık renk farın altına kullanılabilecek yanar döner somon-pembe arası bir renk. Göz pınarında ve göz kapağında tek başına dav harika duruyor. Sense of Style ise benim zilyon tane lacivert kalemimden biri oldu. Ben bu renklere bağımlıyım resmen:)

Viva Glam Cindy ve Gaga takip ettiğim blopgların çoğunda yer alan, Türkiye'ye gelmesi merakla beklenen rujlardı. Elbette swatchlarını görünce özellikle Cindy benim de rüyalarıma girdi:) yapılarının Lustre olması beni benden alan başka bir özellik. Ben bir tek bu yapıdaki rujları kullanabiliyorum çünkü. Her ne kadar rengine aldanıp alsam da Frost, Satin veya Glaze rujları bir türlü içime sinerek kullanamıyorum. Gaga nette gördüğümde gözümü korkutmuştu ama mavi pembe bir rengi bu kadar seveceğimi hiç tahmin etmemiştim :) Sonuçta ikisi de çok çok severek aldığım ürünler oldu.

Too Fabuluous koleksiyonunu bir allık manyağı olarak elbette çok sevdim. Rhapsody İn Two, Buddy Up ve Chic Couple renklerini aldım. Bu koleksiyonla gelen Cremesheen Glass ve dudak kalemleri harika renklere sahip. Cremesheen glassların çok renk vermediğini geçmişte tecrübe ettiğimden bu sefer serinin en koyu üç rengi olan Richer Lusher, Loud & Lovely ve Double Dare renklerini aldım. Double Dare kırmızı rengi sevip bir türlü yoğun kullanamayanlar için bence serinin en güzel rengi. Risksiz, tatlı coral bir kırmızı. Bugün hemen sıf ona uysun diye yakın tonlarda giyinip kullanmaya başladım bile:) Dudak kalemlerini hiç kullanmadığım halde sırf renklerine bayıldığım için aldım ancak her ikisi de aldığım ruj ve glosslarla harika uyum sağladılar.


Spring Forecast ise MAC'in bu sene çıkardığı en güzel renklere ve en geniş ürün yelpazesine sahip koleksiyonu. Ben Temptalia'da gördüğümden beri bu koleksiyonla yatıp kalktım resmen:)
4 tarz da çok güzel olmasına karşın 2 nolu şeftali-coral tarzındaki ürünler çok çok güzeller. MAC'e çok yeni aşina olmuş biri olarak daha önce kullanmadığım içim Blush Ombre hakkında yorum yapamayacağım. Ancak gramaj olarak çok fazla ve mat olması yönünden ben çok beğendim. Too Fabuluous'daki allıkların metalik görüntüsünün aksine aydınlık, sağlıklı ama abartısız görüntü sunması günlük kullanım için çok ideal. Ben Ripe Peach rengini aldım ama Azalea Blossom ve Springshine'da da aklım kalmadı değil. Özellikle Springshine bronz pudra olarak veya kontür amaçlı olarak da kullanılabilecek bir ürün. Yine 2 nolu şeftali-coral renklerine ait Fresh Salmon(Lustre) lipstick'i aldım. Diğer renkler de güneşin yüzünü göztermeye başladığı şu günlerde baktıkça insanın yüzünü güldürecek cinsten olduğu halde Frost yapıda oldukları için alamadım:(
1 nolu pembe renklere ait ürünlerden sadece gördüğüm andan beri büyük aşk yaşadığım Galore Pink oje ve Full Fuschia Lipglass'ı aldım. Diğer renkler zaten line da olan renklerde de bulunabilecek kolay renkler olduğu için almadım.




Galore Pink oje simsiz çok tatlı bir şeker pembe. En önemlisi diğer MAC ojeleri gibi değil. Tırnağımdaki tek kat inanabiliyor musunuz? Mor ve turuncuda da aklım kaldı ama bir ojeye 25 TL vermek, muadillerinin 1,5 TL olduğunu düşününce delilik gibi geliyor:)

Tüm bu koleksiyonların dışında yanılmıyorsam bir ay kadar önce MAC line daki ürünlerine harika bir Mineralize Fondoten ekledi. Bu fondotenin en önemli özelliği compact olması. Toz ürün kullanma özürlü olduğumu sık sık ifade ederim çünkü gerçekten kullanamam...Bu fondoteni cildimdeki irrite olmuş bölgeleri kapatmak, renk tonunu dengelemek için aldım ve çokkkkk beğendim. Birincisi gerçekten kapatıcı ama öyle çamur sıvamış gibi değil tabii ki mineral ürün sonuçta. İkincisi ne kadar kapatıcı olursa olsun içeriğindeki mineral bileşenler sayesinde cildimiz hava alıyor ve asla alerjik bir durum yaşanmıyor. Sevgili MUA'm Banu'nun belirttiğine göre içinde 77 tane mineral içerik varmışşşşş. Altına yaz aylarında kullanmak için SPF 50'li Face protector aldım. Malum hamilelikte cilt lekelenmesi çok görülüyor ve yaz aylarına denk gelmesi bu ihtimali arttırıyor. Bembeyaz gezeceğim bir yaz olacak ıyykkkkkk:(
130 nolu fırçası bu fondotenle birlikte gelmiş. Çok çok özel ve güzel bir fırça. İlk sürdüğümde 187 ile sürmüştüm ve oldukça iyi sonuç almama rağmen neden 130 nolu fırçayı önerdiklerini alıp kullandığımda anladım. Fomdoteni eşit derecede cilde yayıp yedirmek için bu fırça 187'ye oranla çok daha başarılı.






Uzun zamandır bir şey yazmayınca bir türlü bitmek bilmedi postum:) Uzun uzun yazdım, anlattım ama bu koleksiyonları merak eden pek çok kişi olduğunu tahmin ettiğim için faydalı bir post olduğunu düşünüyorum. Burada değinmeyi unuttuğum ve merak ettiğiniz bir şey var ise sormaktan çekinmeyin canlarım. Herkese bol güneşli, mutlu günlerrrrrrrr

11 Mart 2010 Perşembe

Ben de Yaratıcı Blogger'ım:)


Sevgili Boyaküpü bana çok güzel bir ödül layık görmüş. Yaratıcı Blogger'ların arasında sayılmak çok mutlu etti beni:) Son zamanlarda her ne kadar bloğumu istemeyerek ihmal etsem de kendi çapımda sizlerle bir şeyler paylaşmak, karşılıklı bir şeyler öğrenmek beni hem rahatlatıyor hem de mutlu ediyor.
Bu ödülün bazı kıstasları var tabii; öncelikle aldığın ödülü en az 7 bloğa yollayacaksın ve kendin hakkında bilinmeyen 7 şey yazacaksın. Daha önce kendim hakkında 7 bilinmeyenli bir denklem kurmuştum ama bu soru üçüncü defa gelince aynı postu tekrarlamak riskini göze alarak ordan alıntı yapıyorum.

1. Ben bir modern Polyanna'yım... İyi ya da kötü her olayda bardağın hep dolu tarafını görmeye çalışır ve gülümsememi soldurmamaya çalışırım.

2. Tam bir krem manyağıyım. Her gece yatmadan cildimi kremledikten sonra ellerimi, ayaklarımı, dudaklarımı, tırnak etlerimi bile kremlemeden yatmam!

3. Hiç bir arızası, yamukluğu vs. olmamasına rağmen bacaklarımdan nefret ederim. Buna rağmen elbise, etek giymeden duramam.

4. En az erkekler kadar çevremdeki bayanları izlerim:) sapıklık gibi algılanmasın yanlış anlamayın ama bir kadın olarak beğendiğim bir kadının tarzını, kombinini, makyajını incelerim.

5. Akrep kelimesi yazarken bile ürkütür beni. Resmini gördüğüm anda baygınlık geçiriyorum kendisini görsem ne olur tahmin edin.

6. Büyük insan suratları ve göz fotoğraflarına bakamam. Hiç bir zaman bol posterli bir odam olmadı. Hatta sinema salonlarında büyük maketlerin yanından bile geçerken gözlerimi kaparım. Aylık kadın dergilerindeki tam sayfa surat fotoğraflarından ödüm patlar sayfayı açamam o derece...( hypnose rimel yeni çıktığında aylarca cosmopolitan, elle gibi dergilerin arka kapağında kocaman bir çift göz reklamı yayınlamıştı. O dönem aldığım tüm dergilerin arka sayfasını yırtarak okudum, Stephan Meyer'in Göçebesini'de bir broşü ile kapladıktan sonra okuyabildim kapaktaki o göz oldukça kitaba elimi bile süremiyorum)

7. Süper yemek yaparım. Bilmediğim, yapmadığım yemek yok. Keşke bir de mutfakta kalabilecek vaktim olsaaaaaaaa

8. 7 tane sorulsa da bir tane de benden olsun. Hayatım boyunca hep yanlış mesleği yaptığımı düşünüyorum. Kesinlikle sanatla uğraşmam gerekiyordu ama hayat...

9. Bu yeni bir gelişme...Yakında anne olmaya hazırlanıyorum. Hiç aklımda yokken kocaman bir sürpriz oldu benim için :) Ona alışmak, hem fiziksel hem de ruhsal değişime ayak uydurmak bir yandan da hayattan zerre kadar kopmamak çok zormuş çok...

Yesssss işte bu 9 madde beni fazlasıyla anlatıyor...Zaten tipik bir ikizler kadını olarak bir yanım, başka yanım, bilinmeyen taraflarım falan yoktur. Neysem o...oldukça şeffaf...Bu nedenle beni tanımak çok kolaydır. Şifresizim yaneeeeeee:)))

Şimdiii bu ödülü benim 7 bloğa yollamam gerekiyor ya işte ben bu noktada çok zorlanıyorum. Benim takip ettiğim, her gün mutlaka "bugün ne yapmış acaba" diye merakla sayfasını açtığım 7 değil pek çok blogger dostum var. Bence hepsi kendi alanında güzel şeyler yapıyor ve yaratıcılıklarını konuşturuyor. Bu nedenle ödülümü ayırım yapamadan, listemde olduğunu bilen, bloğumu okuyarak bundan haberdar olan tüm blog dostlarıma göndermek istiyorum. Hepinizi çok seviyorum. Sevgiler....

4 Mart 2010 Perşembe

Marc Jacobs Kalem


Sevgili Jojikmoda şu postunda Marc Jacobs kaleminden bahsedince daha önce bir kaç blogda görüp ağzımın suyu akan kalem için hemen kendisiyle irtibata geçtim.
Bu sabah şirinler şirini kalemim elime geçti:) aramızda hemen aşk başladı tabeeeee. Fotoğraf makinem bugün yanımda olmadığı için sevgili Jojinin postundaki fotoğrafı arakladım:) Burdan kendisine ilgisi için da bir kez daha teşekkür ediyorum. Sevgiler

26 Şubat 2010 Cuma

Çok Hastayım Çokkkkkkkkk


Bu aralar henüz paylaşmak için erken olduğunu düşündüğüm tatlı telaşelerim vardı henüz ona alışamamışken bir de 3 gün önce besin zehirlenmesi yaşadım ve 2 gün hastanelerde kaldım:(((
Toparlanmam çok uzun sürdü halen de tam toparlanabilmiş değilim zaten. Eh tabii bu kadar karmaşıklıkta çok ihmal ettim bloğumu ama en yakın zamanda tam gaz yine buralarda olacağım. Soran, mail atan, arayan tüm dostlarıma çok çok teşekkür ederim. Kocaman sevgilerrrrrrrrrr

10 Şubat 2010 Çarşamba

Too Faced French&Fabuluous Set

Malum Sephora indiriminden hemen hemen tüm blog dostlarım bir şeyler almış. Ben de boş durmadım tabii ki ama aldığımdan beri öyle halsiz ve bitkinim ki; yorgunluktan iki üç tane foto çekip bir şey yorumlamaya gücüm yetmiyor artık dostlar:(




Bu paleti alalı 1 ay falan oldu herhalde. İndirimde tüm standlar yağmalanmış olduğu halde bir köşede bu bebeği gördüm ve hemen aldım çünkü içinde çok denemeik istediğim Pink Leopard bronzer vardı. Açıkçası beni ilgilendiren tek şey bu olsa da diğer farlar ve bronzer hiç fena değildi. 30 Tl'ye aldım ben bu paleti.


Farların hepsi ışıltılı hatta ara ara gliteer içeriyor. Sürerken ben epeyce zorlandım ama renkler çok çok güzel. Pink Leopard allık bir harika. Rastlarsam büyük boyunu alırım ve seve seve bıkmadan kullanırım. Sunny Bunny bronzer ise yüz< asla turunculaştırmayan ama lekeli gibi de gösterecek kadar bej olmayan tatlı hafif bir renk. Kanımca beyaz renkliler çok rahat kullanır.
Bir ara ben bu palet olayına bayağı bir kafayı takmıştım ama artık çok almamaya çalışıyorum. Ne olursa olsun sefvmediğim bir iki renk karışıveriyor çünkü araya. Yine de bu set bu fiyata kaçırılmayacak bir fırsattı. Too Faced markasını da böylelikle test etme şansım oldu.