22 Kasım 2010 Pazartesi

H&M Türkiye

Hemen hemen tüm bloglarda 4 Kasım'da yapılan tanıtım ve 6 Kasım'daki açılış ile ilgili yazılar okuyup durdum ama bir türlü H&M Türkiye'ye gidememiştim.
Bayram öncesi eşimin de evde olduğu bir gün Eren'i alıp nihayet çok merak ettiğim mağazaya gidebildik. Kadın giyimden ziyade aksesuar ve iç giyim reyonlarına bayıldım. Ancak Eren ile koca mağazayı gezip yavaş yavaş her şeye bakmak mümkün olmadı tabii:(
Bebek ve çocuk giyim bu aralar öncelikli ilgi alanımız olduğu için ilk gezintinin alışverişi yine Eren Paşa için oldu:)Haberlere bile konu olan yoğunluk gerçekten bunaltıcıydı ve kasa kuyrukları feciydi. 2-3 ürün için beklenmezdi am aoğluşum için Superman tulumu bulunca haytta bırakamazdım:)


Ben ürünleri de fiyatları da beğendim. Keşke biraz daha yakın bir AVM'ye açılsaymış diye düşünürken geçen gün İstinyepark mağazasının reklamını gördüm. Eski Rainforest Cafe'nin yerine açılıyor bilginiz olsun:)

7 Kasım 2010 Pazar

Bebekli Yaşam ve Bebek Bakımı


Eskiden sadece kendi zevklerim ve kendi hayatımdan kesitler paylaşırken şimdi tüm hikayelerim ve anlatacaklarım bebeklerle ilgili. "Erkeklerin askerlik hikayeleri, kadınların doğum hikayeleri anlatmakla bitmezmiş" derlerdi de inanmazdım:)
Evde olduğum ve hayattan kopuk olduğum bu geçici süreçte anlatacak başka bir şeyim yok ama :)
Efenim, 78 doğumlu ve 32 yaşında biri olarak çevremdeki pek çok muhterem büyüğüme göre çocuk yapmak için geç kalmış olduğum düşünülse de Eren için bile hamile olduğumu ilk öğrendiğimde planlı bir bebek olmadığı için çok korkmuş ve endişelenmiştim. Hamileliğim boyunca pek çok kez özgürlüğüne fazlasıyla düşkün biri olarak bu sorumluluğu taşıyıp yaşıyamayacağımı düşündüm ama 3 yıllık evlilik süresince eşimle hep konuştuğum ve ertelediğim bir konuydu çocuk konusu.
Bu süreci yaşayan tüm bayanların ortak bildiği nokta var ise o da; bir kadının hayatı çocuk doğduktan sonra değil onu taşımaya başlar başlamaz değişiyor. Tüm keyifli ve hoş yanlarına rağmen hamileliğin zorluklarını da atlamamak gerek.
Yazın en sıcak zamanlarına denk gelen hamilelik sonrasında Eren'i doğurunca rahatlayacağımı sanıyordum ki hastaneden çıkınca takribi günlük 3,5-4 saatlik uykuyla tüm gün ayakta kalınca işin aslının hiç de öyle olmadığını gördüm:) ilk iki hafta sorun sadece uykusuzluktu ama 2 haftadan sonra başlayan kolik sancılaryla bebekli yaşama merhaba demiş oldum:) Eren şu an 2. ayını doldurdu ve Kolik denen illetin hiç bir çözümü olmadığı gibi şiddeti her geçen gün artıyor:( bir kaç gece acillik bile olduk ama bilinen bir gerçek var ki;BEBEĞİNİZ KOLİK İSE BUNUN TIBBİ KESİN BİR ÇÖZÜMÜ YOK. TEK YAPMANIZ GEREKEN BEKLEMEK...ancak geçici de olsa verilen ilaçları kullandığınızda kolik sancıları az da olsa hafifletilebiliyor. Koliğin neden olduğu tıben halen bilinmemekte dolayısıyla kesin bir çözüm de üretilebilmiş değil. Bir kaç etkili ilaç var ama doktor tavsiyesi olmadan yanlış kullanıma izin vermemek için isim vermeyeceğim. Küçük bebeği olan ve ağlama krizlerine çözüm bulamamış tüm annelere asıl tavsiye edebileceğim; Tüm müzik marketlerde bulabilecekleri bir CD. Adı KOLİK. Buzuki Orhan tarafından hazırlanmış ve Marmara Üniversite'sinde tez konusu olarak etkinliği deneylerle kantlanmış bir CD. Bu CD'yi bilen arkadaşlar Kolik ile ilgili pek çok yararalı bilginin Kapak bilgilerinde uzunca verildiğini biliyordur zaten. Ben bu CD sayesinde çok rahatladım. Ağladığında Eren'in sesini bastıracak düzeyde sesini açtığımda hemen susuyor ve uykuya dalıyor. Aslınde bebeğin yanında elektirk süpürgesi, fön makinesi çalıştırmak gibi...
İlk ve en önemli sorunumuz Koliği atlatamadık ama sizlerle paylaşacak kadar çok tecrübe edindik:)
Bebekle beraber uykusuzluğa alışmanın dışında, istediğin zaman yemek yiyememe, su içememe hatta dişlerini bile fırçalayamama gibi krizlere alışmak zorunda kaldım. Her şeyden önce o ve onun ihtiyaçları geliyor. Benim gibi yalnız olan anneler ne demek istediğimi anlayacaktır. Ama yanınızda anneniz veya kayınvalideniz gibi bir yakınınız var ise bu saydğım zorluklar nispeten olmayacaktır. Ben annem yakınımda bile olsa bebeğime yalnız bakmayı tercih ettim çünkü zaten işe başlayınca Eren'e annem bakacağı için onu şimdiden yormak istemedim.
Bu skıntılardan sona anladım ki lohusalık depresyonu dedikleri şey bana göre; önceki hayatından vazgeçmek ve yeni zor hayata adapte olmak sürecinde yaşanıyor. Ben pek duygusal çalkantılar yaşamadım ama sürekli benden önce gelen bir varlığın ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak, üstelik bunu günde 8-10 defa tekrarlamak doğal olarak sizi depresyona sokuyor:)Her ne kadar psikolojik olarak bebek fikrine alışsak da doğum sonrası insan defalarca gel-gitler yaşıyor:)
Beslenme, gaz çıkarma, tuvaletini yapma ve nihayetinde uyuma ritüeli bebeğin ilk zamanlarda sık sık giderilmesi gereken ihtiyaçları. Beslenme konusunda mama takviyesi alıyor Eren. Süt her ne kadar yetse de birazcık obur bir bebek olduğu için ancak mama alınca doyup susuyor eşşek adam:)gaz olayını ilaçlarla , bitkisel takviyelerle hallediyorum. Son zamanlarda bir parça rezene ile anasonu demleyip mamasının veya sağdığım anne sütünün içine 3-5 çay kaşığı ekliyorum. Bu karışım hem onun rahat uyumasını hem de yediklerini hazmetmesini sağlıyor aklınızda bulunsun. Mamamız gazlı bebeklere özel olan Bebelac AC Almiron. Maalesef özel bir mama olduğu için hemen bulunmuyor, sadece eczanamize sipariş vererek alabiliyoruz. Ben başka mama kullanmadığım için farkını görmedim ama nette okuduğum kadarıyla işe yarıyormuş. İlk zamanlar 15-30 cc verirken şimdi 90 cc alıyor ve günde 3 defa vermek yetiyor. Onu dışında sadece anne sütü ile besleniyor.Biberon konusunu çok araştırmıştım ve aldığım pek çok biberon sonrası sadece iki biberonun çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Biri Dr. Brown'ın gaz önleyici özel biberonu diğeri ise Nuby marka anne memesi örnek alınarak tasarlanmış PBA içermeyen,%100 silikon doğal dokunuş biberonu. Ben sadece bu ikisini kullanıyorum ve diğer marka bildiğiniz tüm biberonlar çöp olmuş durumda. Emzik ise ayrı bir dert. Hem alışsın hem de alışmasın diyorum ama anneyi emzik yerine kullanan bir bebeğiniz varsa emzik kullanın ve ne olursa olsun alıştırın. Chicco, Avent, Nuk, Nuby falan derken Eren'i hiç bir emziğe alıştıramadım. Bir gün doktorumuz bildiğimiz Fatoş marka bakkal emziğini denememi önerdi ve gerçekten işe yaradı. Annemin dediği gibi; "ne varsa eskilerde var":) Kolik sancısı geldiğinde bebeğin ilk belirtisi aşırı emme isteği. Ama gerçek meme alırsa gelen gaz ile birlikte emdiğini kusuyor bu nedenle yalancı emzik hayat kurtarıyor.
Ben Eylül ayında doğum yaptım ve ilk günler hava süperdi ancak bebek küçük olduğu için o sıcak havalardan yararlanamadık. Şimdi ise havalar soğumaya başladı ve kaloriferler yandı ama onun odasını her daim 20-22 derece arasında tutuyorum. Kat kat giydirmemeye çalışıyorum ki ne üşüsün ne de terleyip isilik falan olsun.Her gün yıkıyorum ve yıkamadan evvel odayı 26-27 derece yapmak için klimayı çalıştırıp yıkanacağı odayı kapatıyorum. Banyo sonrası bebe yağıyla masaj yapmak da gaz için iyi geliyor ve uyku için rahatlatıyor. Ben ilk günden beri hastanede verdikleri eğitim sonrası Ereni kendim yıkıyorum ve daha önce hiç tecrübem olmamasına rağmen hiç zorlanmadım.
Genel bakımı konusunda en çok zoruma giden sürekli altını değiştirmek:) Azıcık altı pis kalsa hemen pişik oluyor ve günlerce geçmiyor. Pişik için Mustela, Sebamed, Nivea, Chicco kullandım ve hepsinin sonunda işe yarayan tek şeyin hakiki zeytinyağı olduğunu gördüm. Sonra Komilinin zeytinyağı özlü pişik kremini aldım ve çok çok memnun kaldım benden demesi:) ööle fazla fazla paralar verip locuğun kıçını alıştırmayın:) 7,5 TL'lik krem fazlasıyla iş görüyor. Diğer tüm bakım malzemeleri ise Mustela ve Sebamed. Bebek bezi konusunda en başından beri Prima'nın Premium Care'ini kullanıyorum ve çok çok memnunum. Ne kadar işe yaradığını mecbur kaldığım bir gün yine primanın başka bir çeşidini kullandığımda gördüm. İlk aylar bebekler sıvı kaka çıkardığı için premium care'in bu özelliği pişik konusunda hayat kurtarıyor. Hiç bir bez ne kadar ddia ederse etsin sıvı kakayı çekmiyorrrr aklınızda bulunsun.
Şu an acıktığı için feryat figan bağıran bir bebekle bu postu yazmaya çalıştığım için konuyu dağıtarak yazmış olabilirim ama bildiğim her şeyi aklımdan uçup gitmeden yazıya dökmeye çalışıyorum.Mazur görün artık:)
Kıyafet ve temel ihtiyaçlar konusunda tam bir alışveriş manyağı olarak aynı alışkanlığı Eren için de sürdürdüm ama pişmanım. Onca para verip aldığım güzel kıyafetlerin hiç biri şimdi olmuyor. Habire yenilerini almak zorunda kalıyorum bu nedenle siz siz olun aynı bedenden fazla fazla kıyafet almayın. Hele ki ilk zamanlar 3-4 hastane çıkış tarzı takımlar fazlsıyla işinizi görecektir. Fazla olması gereken tek şey iç atlet ve eldiven. Özellikle altını değiştirirken işeme olasılıkları çok yüksek ve atlet dayandıramıyorum:)Zaten Newborn dedikleri beden saçma bir beden. Çocuk zaten iki hafta sonra o kıyafetlere sığamıyor ki...alacağınız her şeyin en azından 0-3 aydan başlamasına dikkat etmenizi öneririm. Abarttığımı düşünenlere; Eren iki aylık olmasına rağmen 68 (3-6 ay) cm kıyafet giydirdiğimi söyleyeyim ki beni anlasınlar:)
Aslında pek çok şeyi unuttuğumu düşünüyorum ama başka zamanlarda yeniden yazarım artık. Şimdilik bizim canavarı doyurmaya gidiyorum ben:)Yazdıklarım hakkında aynı fikirde olmayacak okurlar olabilir belki ama bunlar sadece benim kendi yaşadıklarım ve tecrübelerim. Sizler neye ihtiyacınz olursa olsun bebeğinizin doktoruna danışmadan veya çevrenizdeki tecrübeli büyüklerden öğrenmeden bir şey yapmayın. Ben tüm bunların üstüne bir de sürekli okuyarak bakım konusunda bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Tüm okuduklarımdan öğrendiğim nihai gerçek; bu yaşadığım sürecin bebek büyütmedeki en kolay süreç olduğu ( halbuki ben bayağı bir zorlanmıştım ama:)) ve bebek büyüdükçe problemlerin de büyüyeceği...ben bu gerçeğe şimdiden kendimi hazırlıyorum ama yaşamak hazırlamak kadar kolay olmuyor:)sevgilerrrrrrr