29 Haziran 2009 Pazartesi

Tatile Gidiyorumm:)))))

Hala inanamıyorum yahu. Eğer bir terslik çıkmazsa bu cuma akşamı tatile gidiyorum. Bu sefer nasıl bu kadar sorunsuz izin alabildim şaştım kaldım:) Normalde benim yıllık izinlerim hep vukuatlıdır. İşyerinde mutlaka son gün sorun çıkar ve ben tüm tatil boyunca cep telefonumla yapışık yaşamak zorunda kalırım. Hatta bekarken çıktığım son kız kıza tatilimde tur otobüsünün ABS ayarı bozulmuştu benim yüzümden o derece!
Cumartesi günü yıllık izin formumu imzaltır imzalatmaz kalacağımız otele rezervasyonumuzu yaptırdık. Tercihimiz Fethiye - Tropicana Ölüdeniz.


Fethiye'yi bilenler bilir; o bölgede denize sıfır tesis bulmak çok güç. Bir iki tane çok iyi tatil köyü var ki onların iki tanesinde daha önce kalmış biri olarak; bu sefer tatilimizi içine hapsolacağımız "all inclusive" konsepti dışında tutmak istedik. Bu nedenle bu şirin oteli seçtik. Otel tam ölüdeniz bölgesinde ve tüm aktivitelere çok yakın olacağız.
Tekne turları ( on iki adalar turu muhteşemdir. Deniz aşığı olanlar mutlaka ama mutlaka hayatında bir kez yapmalı), Yamaç paraşütü, Saklıkent ve Kelebekler vadisi gezisi gibi pek çok aktiviteye katılmak istiyoruz.


İlk üç günümüzü Antalya Finike'de ailemin yanında geçirdikten sonra rotamızı Fethiye'ye çevireceğiz. Bu sefer inşallah olaysız belasız gidip gelmek istiyorum inşallah son dakika golü yemez ve ben bu sefer mutlu mesut tatilimi yapar, güç toplar ve İstanbul'a sağ salim geri gelirimmmmmm:)

26 Haziran 2009 Cuma

Üzgünüm:(


Yılların efsanesi'nin dün gece öldüğünü öğrendim. İçim bir an tuhaf oldu...Daha 50 yaşında hayata gözlerini kapayan kralı çocukluk anılarımı süsleyen bu efsane şarkıyla hatırlayacağım...

We Are The World...

There comes a time when we heed a certain call
When the world must come together as one
There are people dying
and its time to lend a hand to life
There greatest gift of all

We cant go on pretending day by day
That someone, somewhere will soon make a change
We are all a part of Gods great big family
And the truth, you know,
Love is all we need

We are the world, we are the children
We are the ones who make a brighter day
So lets start giving
Theres a choice we’re making
We’re saving out own lives
its true we’ll make a better day
Just you and me

Send them your heart so they’ll know that someone cares
And their lives will be stronger and free
As God has shown us by turning stones to brend
So we all must lend a helping hand

We are the world, we are the children
We are the ones who make a brighter day
So lets start giving
Theres a choice we’re making
We’re saving out own lives
its true we’ll make a better day
Just you and me

When you’re down and out, there seems no hope at all
But if you just believe theres no way we can fall
Let us realize that a change can only come
When we stand together as one

We are the world, we are the children
We are the ones who make a brighter day
So lets start giving
Theres a choice we’re making
We’re saving out own lives
its true we’ll make a better day
Just you and me

24 Haziran 2009 Çarşamba

Gül Kolyem

Ne zamandır bir şeyler yapamıyordum vakitsizlikten. Salı akşamı daha önce Lacheen'de ve adını şimdi hatuırlayamadığım yabancı bir blogda gördüğüm kumaş güllerden oluşan takıları,tokaları görünce aklıma bir yaka tasarlamak geldi.
Önce babamın renk renk saten getirmesini bekledim. Sonra kumaşlar ile elimdeki takı malzemelerini birleştirerek ortaya hoş bir şey çıktı.



Gülleri yapmak sandığım kadar kolay olmadı. Ben pek püsküllü, sökük görüntü sevmediğim için önce satenlerimi tek tek makine ile diktim. Diktikten sonrab oluşan dar ve uzun rulo şeklindeki kumaşları düzüne çevirmek için türlü türlü yöntem denedim ve nihayet şiş ile bu işi halledebildim. Sonra kumaşa gül formatı vermek için zilyon tane yöntem denedikten sonra burkarak, dolayarak kendimce gül şekli vermeye çalıştım. Gerisi ise son derece basit; eski bir kot kumaşını yaka tok dursun diye kesiyoruz ve tüm malzemelerimizi bu kumaşa silikon ile sabitliyoruz. altına ben birazcık nostaljik görünüm versin diye dantel koydum ama ileriki zamanlarda yapacaklarım için bu yaka süper fikirler verdi bana. Yeter ki zaman olsun...
Yaka bitince bunu iğneleyerek kullanmak yerine kurdele takarak kolye yapmaya karar verdim.



Dün hemen yaka-kolyeyi kullandım tabe. Çimen yeşili bir trikonun yakasın çengelli iğne ile tutturdum ve öyle kullandım. Gayet güzel ve kullanışlı bir şey çıktı ortaya:)
Makinenin tarihi yine ayarlamamamışım ya ufffff:(

Mimmmmmm


Caramelize edilmiş şirinemden geldi bu defa Mim.

Hemmen başlıyorum sorulara ve cevaplara;

HAYATINIZDAKİ ÖNEMLİ 3 ERKEK? :

Babam, Kocam ve Kardeşim...Canlarım onlar benim. Kardeşim ve babam sayesinde erkek dilinden anlamayı ve konuşmayı öğrendiğimden olsa gerek bu tecrübelerimi kocam üzerinde kullanmak hiç zor olmadı:) Onları çok seviyorum ve onlarsız bir hayat düşünemiyorum.

3 GÜN 3 GECE BIKMADAN UĞRAŞABİLECEĞİNİZ HOBİNİZ NEDİR?:
Bu bloğu takip edennin tahmin edeceği cevap; takı yapmakkkkkkkkk. Bırakın 3 günü vaktim olsa 3 ay başından kalkmam:)

YAŞADIĞINIZ ŞEHİR DIŞINDA SEVDİĞİNİZ 3 İL?:

Antalya'lıyım. Evlendim Sinop'a gitti kütüğüm ve İstanbul'da yaşıyorum. Aslına bakarsanız ben bu şehirlerin hiç birini sevmiyorum. İzmir - Urla, Muğla - Fethiye ve Antalya - Kaş en sevdiğim, yaşamayı hayal ettiğim 3 yer.

EN BÜYÜK FOBİNİZ?:
Akrep...ıyyykkkkk adını bile yazarken tüylerim diken diken oluyor. Haşere dışında hiç bir şeyden korkmam pek.

GİYİM KONUSUNDA EN ÇOK KULLANDIĞINIZ 5 RENK?:

Beyaz*2, Yeşil, Siyah, Gri ve Pembe

Ben deeeee Shopaholic'i Mimliyorummmmmm

20 Haziran 2009 Cumartesi

Bilun'dan paket varrrrrrr

Sevgili Bilun'un bloğunu çok uzun zamandır severek ve merakla takip ediyordum. Onun bloğunu takip eden herkes a harika tarak ve taç tasarımlarını bilirler. İşte ben de o meşhuuuurrrrr taraklardan iki tane alıverdim.



Aslında bu ürünler Bilun yaptığında satışmış veya su an için elinde olmayan ürünlerdi.Ama ben çok beğenince ve aynılarını isteyince beni kırmadı ve biri olmasa da diğerinin aynısını yapıp gönderdi:)


Bu tarağın adı; Renk ahenk :) ben hem adını hem de kendisini çok sevdim.


Bu tarak ise benim renkli ruh halime en çok uyan; Huylu tüylü:) Bilun'un bloğunu takip edenler orjinalinin tarağının tatlı mı tatlı bir sarı olduğunu fark edeceklerdir. Ancak o tarak satıldığı için Sevgili Bilun benzerini yapıp bana gönderdi:)
Bu iki şirin şey tatilde saçımı süsleyecekler inşallah:)



Bu aynada Bilundesign'dan hediye. Çok beğendim kendisini ve hemen çantama atıverdim:)Hediyesi, özenle süslenmiş paketi, samimiyeti ve itinayla hazırlanmış ürünleri için sevgili Blun'a teşekkür ediyorum.

18 Haziran 2009 Perşembe

Bir Mim de Glam'den:)

Bu defa sevgili Glam beni Mimlemiş.
Mim konumuz ise bu sorular;

1-Kullandığınız parfümün markası nedir ?
Efenim bu sruya diğer postlarıma bakarsanız cevap vermek zorrrr. çünkü bi hayli fazla ama şu aralar Chloe EDP ve Alien Eau Luminescence'i değişimli olarak kullanıyorum.



2-Kullandığınız kremin markası nedir?

Gündüz; Md Formulations Total Protector Color (Medium)
Gece; Dermologica Super Rich Repair




3-Şuan okuduğunuz kitabın adı nedir?
Stephanie Meyer - Göçebe

4-En son aldığınız 3 ürünün adı nedir?

Mango ve İpekyol indiriminden zilyon tane etek ve elbise

5-En çok sevdiğin 3 dizi film nedir?

Ayyy Ben pek dizi takip edemesem de Canım Ailem ve Elveda Rumeli'yi severek izliyorum.
Melihanın "Samimmmmm" ve " Samimmmm seni vururum!" deyişine ben de hastayım Glamcim:)

Evettt bu eğlenceli Mim için Glam'e teşekkür ediyor ve ben de sevgili Marjo ve Tuguna'yı Mimliyorummmmmmmmmm:)

Modacıların parfüm aşkı...

16 Haziran 2009 tarihinde www.gercekgundem.com'da yayınlanan bir röportaj pek çoğumuzun ilgi alanıma girdiği ve oldukça bilgilendirici olduğu için hiç bir yerini kesmeden-değiştirmeden sizlerle paylaşmak istedim.

Modacıların parfüm aşkı...


Dünyanın önde gelen markalarına başta parfüm alanında olmak üzere danışmanlık hizmeti veren Beauturk International firmasının kurucusu Turan Demiral ile moda-parfüm ilişkisini ve Türk markalarının bu alanlarda neler yapabileceklerini konuştuk.

Yaptığınız işi kısaca anlatır mısınız?

Beauturk olarak Almanya merkezli faaliyet gösteriyoruz. Başta parfüm olmak üzere skin care, make up ve aksesuar gibi alanlarda profesyonel tasarım, üretim danışmanlığı ve promosyon hizmetleri veriyoruz. Gucci’den Chanel’e; Dior’dan Bvlgari’ye kadar akla gelen tüm birinci sınıf markalarla birlikte çalışma imkanımız oldu. Bu çalışmalardan deneyim kazanma anlamında çok şey öğrendik. Moda dünyasının başta hiçbir sektörde olmayan başdöndürücü bir işleyişi, dışarıdan tahmin etmesi güç bir dinamik yapısı var. Ben sektörün işleyişini satranç oyununa çok benzetiyorum. Kaç hamle sonrasını görebilirseniz o kadar kazanırsınız. Başarı kesinlikle uzun vadeli plan ve stratejileri iyi yönetmekle elde edilebiliyor. Biz markaların ileriye dönük hamleleri yaptıkları ve artık sadece isimlerini sattıkları bir yerde devreye giriyoruz. Bugün itibariyle Frankfurt’ta bulunan merkezimiz ile İstanbul ve Milano’daki ofislerimizle, birinci sınıf parfüm ve aksesuar üreticileri, tasarımcıları ve tüketicileri arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere uğraş veriyoruz.

Modacılar için parfüm yapmak neden bu kadar önemli?

Parfümün tarihini inceleyecek olursak insanlık tarihinin başlangıcına kadar gitmemiz gerekir. Avrupalıların doğu kavimlerinden doğal kaynaklardan koku kazanma tekniklerini öğrenmeleri ile parfüm, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa saraylarının, özellikle de Versailles Sarayı’nın vazgeçilmezi oldu. Paris’in meşhur parfüm evlerinin ilk örnekleri de yine bu dönemde ortaya çıkmaya başladılar. Parfüm tarihindeki asıl kırılma noktası ise Francois Coty’nin 1917 yılında parfüm üretiminde sentetik kokuları kullanmaya başlamasıyla gerçekleşti. Kısa bir süre sonra da parfüm Coco Chanel (No: 5), Christian Dior (Miss Dior), Nina Ricci (L’ase du Temps), Marchel Rochas (Femme) gibi modacılar tarafından tasarımların vazgeçilmez birer parçaları haline getirildiler. Özellikle 80’ li yıllardan itibaren Gucci, Versace, Armani, Hugo Boss, Bvlgari gibi markalar isimlerini parfümleri vasıtasıyla global ölçekte çok büyük kitlelere ulaştırmayı başardılar.

Parfüm bir modacının kitlelere ulaşabilmesi için bir araç ve bu yeteneğin göstergesidir. Herkese bir Chanel elbise veya Bvlgari mücevher satamayabilirsiniz ama Chanel ve Bvlgari parfüm satabilirsiniz çünkü insanlar bu şekilde kendilerini dünya çapında markalarla birlikte konumlandırmak istiyorlar. Böylelikle tüketicileri de bu markalardan mahrum bırakmamış oluyorsunuz. Öte yandan parfüm, bir modacının ulaşabileceği en üst noktalardan biridir. Bir modacı için, bir marka için parfümden daha prestijli bir ürün olduğunu sanmıyorum. Özellikle İtalyan markaları bu fırsatı çok iyi değerlendiriyorlar. İtalya pazarını incelediğimizde sıradan bir yerel modacının bile ürün yelpazesinde parfüm ve kozmetik tasarımları bulunduğunu görüyoruz.


Bu açıdan Türk markalarını değerlendirebilir misiniz?

Avrupa ve Amerika’daki gelişmelerin aksine Türk modacılar parfüm ve kozmetik sektörüne çok fazla önem vermediler. Bu nedenle profesyonel anlamda yabancı markaların kozmetik ürünleriyle rekabet edebilecek yerli bir ürün tasarımı gerçekleştirilemedi.

Günümüzde Türk parfüm sektörünü pahalı ithal ürünler; taklit ve sağlıksız ürünler (açık parfümler vs); kalite açısından çok geride olan yerli ürünler şeklinde üçe ayırıyorum ve bunu da oldukça anormal buluyorum. Bu olağan dışılığın nedeni ise sektörde köprü görevi üstlenecek, kitlelerin sempati duyduğu yerli bir markanın kendi adıyla parfüm üretmemiş olmasıdır. Almanya’da Hugo Boss, Joop, Gil Sander; İspanya’da Paco Rabanne klasik Fransız markalarıyla yerli ucuz ve markasız ürünler arasında bir nevi köprü görevi üstlenerek girdikleri sektörde, zaman içerisinde klasik ürünlerin hâsılatlarını dahi geride bırakarak çok ciddi başarılar elde ettiler. Örneğin Procter&Gamble tarafından Alman Hugo Boss için üretilen parfümler erkek segmentinde bugün itibariyle bütün klasik Fransız markalarının önünde dünyada en çok hâsılatı yapıyorlar.

Peki Türk markalarında Chanel gibi, Hugo Boss gibi markalarla rekabet edebilecek potansiyel görüyor musunuz?

Türk modacılar bahsettiğiniz markalarla Türkiye piyasasinda çok iyi rekabet edebiliyorlar. Bu başarıyı parfüm ve aksesuar alanlarında da pekala gösterebilirler. Markalarımız özellikle perakendecilikte çok ileriler. Zaten bu konudaki en büyük avantajlardan biri de çok iyi mağazalaşmış durumda olmaları. Bugün itibariyle mağaza sayısı yüzün üzerinde olan birçok Türk markası var. Sadece Türkiye’deki bu geniş perakende ağı bile markalarımıza uluslararası bir başlangıç için gerekli altyapıyı sağlıyor. Türk modacıların artık Türkiye pazarında markalaşma evresini tamamladıklarını düşünüyorum.



Türkiye’de bu yönde bir eğilim olmasa da, uluslararası piyasalarda modacılar markalarını her alanda olduğu gibi parfüm ve kozmetik sektöründe de ekonomik getiriye dönüştürerek büyük paralar kazanıyorlar. Öyle ki, bazı markaların parfüm ve kozmetik ürünlerinden elde ettikleri gelirler ana faaliyet alanlarının getirilerinden çok daha fazla olabiliyor. Mesela Tom Ford, Gucci’den ayrıldıktan sonra asıl uzmanlık alanının dışında sadece aksesuar, kozmetik ve parfüm koleksiyonları hazırlamaya başladı. Chanel, Christian Dior, YSL gibi klasik Fransız moda devlerinin kozmetik ürünlerinden elde ettikleri gelir, toplam hâsılatları içinde en büyük kalemi oluşturuyor. Modayı geniş halk kitlelerine yayan Hugo Boss, Donna Karan, Armani ve Dolce&Gabbana gibi moda evlerinin parfüm koleksiyonları büyük başarılar kazandılar. Viktor&Rolf, Narciso Rodriguez gibi yeni nesil modacılar da bu sektöre heyecan getirerek kısa zamanda küçümsenemeyecek ekonomik başarılara imza attılar.

Ekonomik getirilerin dışında marka imajına uluslararası rekabet açısından çok büyük bir katkı söz konusu. Ünlü İtalyan modacılar Domenico Dolce ve Stefano Gabbana parfüm üreticilerinden Procter&Gamble ile yapılan lisans anlaşmasının imza töreninde markanın hedeflediği büyüme oranına ve parfüm koleksiyonlarının ekonomik boyutuna vurgu yapmışlardı. Ünlü modacıların aynı törende sarf ettikleri “Bir markayı dünya çapında tanınmış ve ölümsüz yapabilmek için parfümden daha iyi bir araç yoktur” cümlesi, tartışmanin imaj ve reklâm boyutunu çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor.

İçinde bulunduğumuz kriz ortamında bu şekilde bir adım atmak doğru mu?

İlk olarak parfüm ve kozmetik sektörünün krizden etkilenmediğini söyleyelim. İstatistiklere göre parfüm ve çikolata satışları krizden olumsuz etkilenmediler. Bir de kriz dönemlerinde satışı arttırmanın en önemli yolu ürün çeşitlendirmesine gitmektir. Dünya çapındaki markalar yeni modellerini bu dönemlerde ardı ardına çıkarıyorlar; ürün segmentlerini genişletiyorlar. Markaların kendilerini özellikle kriz dönemlerinde tüketicilere hatırlatmaları lazım. Gözden uzak olanın gönülden de uzak olacağını unutmadan, firmalar kriz nedeniyle düşen hasılatlarını ürün çeşitlendirmesine giderek telafi edebilirler. Aksesuar ve özellikle de parfüm bu amaç için biçilmiş kaftan olarak göze çarpıyor.

Özellikle son dönemde yeni nesil modacıların parfüm ve kozmetikte elde ettikleri başarılar da olaya Türk markalarının geleceği açısından pozitif bakmamı sağlıyor. Tom Ford, Narciso Rodriguez, Victor Rolf gibi isimler bu alanda çok büyük başarılar kazandılar. İnsanların artık klasiklerden ziyade yeni ve egzotik markalara yöneldiklerini görüyoruz.

Tabi bütün bunları yaparken kaliteden hiçbir şekilde ödün verilmemesi gerekir. Uluslararası rekabete girebilmesi için birinci sınıf bir parfümün İtalya’da veya Fransa’da; birinci sınıf bir saatinse kesinlikle İsviçre’de üretilmesi gerekir. Tüketicide yarattığı algı açısından ürünün nerede üretildiği çok önemli. Biz de bu nedenle üretim söz konusu olduğunda bu iki ülkeyi tercih ediyoruz.

Röportaj: Zeynep FAZLILAR / Fotoğraf: Hayri SÖNMEZ - Gentleman
Kaynak: www.gercekgundem.com

Yorgunum Dostlarımmmm Yorgunum Yorgunnnnn


Yaz geldi, güneş tüm yakıcılığıyla ortalıkta volta atıyor ama bende hava hala puslu sonbahar...
İşler bu aralar çok yoğun öyle ki gün içerisinde yapacağım her şeyi unutup akşam eve gidince aklıma geliyor ertesi gün için notlar yazarak geceyi bitiriyorum. TV izlemeyi zaten sevmiyorum ama arada sırada beğendiğim bir filmin DVD'sini seyretmek bile lüks olmaya başladı.

Aslında ben hep yoğun çalıştım ben. Okurken de iş hayatında da hep fazla fazla sorumluk altına girdim ama son zamanlarda yaşlanmaktan mıdır bilmiyorum vücudumun eski enerjisi yok.
Aklım hep kaçamak yapıp uyumakta ve evde olma hayalleri kurmakta. Eskiden işimi bitirmeden gece saat kaç olursa olsun çalışırdım. Şimdi ise işyerinde kaldığım her fazladan saat bana eziyet gibi geliyor.
Güneşin tadını çıkaramıyorum, suni bronzlukla kendimi kandırıyorum ama ben artık özgür olmak istiyorummmmmmmmmm.
Zaman kısıtlaması olmaksızın tatil yapmak, kocaman dünyada görmek istediğim yerlere gitmek, sorumlulukların hatırlatılmadan tüm günümü kendime ayırabilmek kafamdaki tüm sayıları-hesapları unutmak, saatlerce dikiş dikmek veya takı yapmak istiyorummmmmmmm.
Acaba çok mu şey istiyorum ha???

15 Haziran 2009 Pazartesi

Nihayet Yeni MAC'lerim :)

Bir aydır beni bekleyen Dazzleglass'larımı almak için nihayet cumartesi günü Akmerkez MAC'e gittim
Gitmişken hali hazırda daha o gün satışa çıkan Style Warriors koleksiyonuyla da tanıştım ama maalesef hiç hayal ettiğim gibi ürünler bulamadım:(
Sebep: Beğendiğim farlar lustre yapıdaydı ve ben bu formuladan nefffret ediyorummmmm,
Lipglasslardan en çok gold rebel'ı beğenmiştim beni hiççççç hayal kırıklığına uğratmadı şeker şey:)
Sunsational lipstick ise rüyalarıma bilem girmeye aday iken o gıcık glaze yapısı yüzünden dudaklarımı ölü gibi yaptı veeee sadece gold rebel ile bu koleksiyondan yırtmış oldum:))))
Efemmm dazzlelarımı aldıktan sonra çoook uzun zamandır istediğim fırçalarımı almak için kendimi kandırdım ve eksiklerimi tamamladımmmm:)



Sırasıyla; 109, 188, 168, 212, 228, 224, 239, 217, 266 bunlara minik bir servet yatırınca 187'min yedeğini ve 129'u alamadım onlar da bir dahaki sefere inşallah:)



Dazzlelarımın yanında duran yeni Dazzle lash. Kendilerini ilk defa bu sabah kullandımm ve Zoom Lash'a göre daha az yoğun ama tek tek ayırma özelliği olduğunu söyleyebilirim. Zoom Lash kesinlikle kıyaslama yapıldığında açık ara önde benim için.



Şu renklerin güzelliğine, ışıltıların şahaneliğine bakar mısınız eh ahaliiiiiii. Ben bayılıyorum bu Dazzle'lara. Gold Rebel'ın da onlardan aşağı kalır yanı yok tabeee. Bu arada Akmerkez'in sevimli MUA'sı Cenk artık bizim kanalda işe başladı. Sağolsun bana ayaklı MUA desteği veriyor. Sorularımdan hiç mi hiç sıkılmadan bana açıklama yapıyor. Cumartesi günü de fırçalarımı Sevgili Banu ve Cenk ile beraber seçtik. Çok çok teşekkür ediyorum onlara da :) Bir de Dipdown ffluidline aldım ama fotoya koymayı unutmuşum. Başka bir fotoda onu da eklerim.

Ya bu arada fotoğraf makinesinin tarihini ayarlamamışım:(

11 Haziran 2009 Perşembe

Doğumgünü Anları

Doğumgünüm talihsizliklerle başlasa da çok güzel geçti ve günüm çok güzel bitti.
Şirketteki ekibim, iş arkadaşlarım ve eşim bana çok güzel pastalar kestiler.



Hepsine ayrı ayrı teşekkür etsem de beni yalnız bırakmadıkları ve unutmadıkları için burdan da teşekkür etmek istiyorum. Hepinizi çok çok seviyorum.



Eşimle aynı şirkette çalıştığımız için arkadaşlarımız da hemen hemen ortak. O gün çok güzel bir ekip olmuşlar ve benim için sürpriz yapmışlar canlarım benim:)



İşten çıktıktan sonra uzun zamandır gitmek istediğim Çok Güzel Hakereketler Bunlar' a bilet almış eşim. Güzel bir yemekten sonra BKM'ye gittik. TV'de yayınlanan bir gösteri olduğu için aralardaki konuşmalar, ayarlamalar biraz uzayınca 20:30 gibi başlayan gösteri saat 23:30'u gösterdiğinde biz salondan ayrılırken halen devam ediyordu. Açıkçası o gece diğer bir alternatif olan Ajda konserini kaçırdığımız için çok üzüldük. Hemen ardından Annemlere gittik. Canım annem de bana pasta yapmış tabii ki:) fotoğraf makinesinin pili bittiği için o güzelliği fotoğraflayamadım ama annelerin maarifetli ellerinden çıkan pastanın yerini hiç bir pastanın tutamayacağını bilirsiniz zaten:)

Eeeeeee bu kadar pasta yiyen bir eşe alınacak ennnn güzel hediye eşimden geldi ve bana Fitnesss aleti almış benin düşünceli!? kocammmmmmm:) spor yapayım ki fazlalık tehlikesi ortadan kalksın de mi:)
Canım arkadaşlarım ise çoook istediğim Chloe parfümü almışlar çokcuk gibi sevindim görünce:) Misler gibi kokuyorum vallaaaaaaa. Bu sebepten wish list'imden Chloe parfüm de çıkmış bulunmakta:)

9 Haziran 2009 Salı

Happy Birthday to meeeeee


Happy birthday to meee, happy birthday to meee
Happy birthday, happy birthday, happy birthday
to meeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee:)


Yarebbim yarebbim bugün doğum günüm ama ben yaşlanıyorum artıkın yaaaaaaaa. Daha geçen sene 30'lu yaşlara giriş yaparken önümdeki yıllarımı çok verimli ve dolu dolu geçireceğim konusunda kendi kendimi avutmuştum. Ama gel gör ki bu yaşlar daha bir hızlı mı geçiyor ne??? gözümü bir kapadım bir açtım, o neeeeeee!!! işte bir doğum günü daha.... oy oy oy bu seneden soora yaş söölemek falan yok mümkünse yaşım hep otuz kardişim:)
Bugün özel bir günse de pek de iyi başlamadı. Önce uyuya kaldım ve işe çoookkk geç kaldım. Soora planladığım hiç bir şeyi yapamadan evdeen çıkmak zorunda kaldım. Makyajımı yaparken eyelinerımı bir türlü düz çekemedim, ayaklkabım ayağımı vurduuuuu ve saat sadece daha 10:45... Bugün bööle ters başladı ama güzel bitsin nolurrrrrrrrrrrrrrrrrr

8 Haziran 2009 Pazartesi

Teşekkürler Maydanoz:)


Sevgili Maydanoz bloğunda benim bloğuma da yer vermiş. Kendisine çok çok teşekkür ediyor, inceliği için bu güzel çiçekleri armağan ediyorum:)

1 Haziran 2009 Pazartesi

İndirimin Son Günü Son Ganimetler

Bu yazıdan önce daha kaç yazımda "Bu seferki son! artık NARS alışverişlerim bitmiştir!" şeklinde naralar atmıştım ama beni bilenlerin tahmin ettiği gibi hiç biri maalesef son olmadı. Olamadııııııııı:)Neyse ki bu indirim çılgınlığı bitti de benimn cüzdan azıcıık rahat edecek diye umut ediyorum:)
Artık içimde kalan hiç bir şey kalmadı NARS'a dahil. İstediğim ne varsa aldım ve bu aldıklarım beni ömrümün sonuna kadar götürür herhalde:)



Elimde benzerleri var diye vazgeçtiğim Surabaya, Bysence ve Persepolis duolar, Tibet tekli far, Bad Education Gloss ve 16 numaralı far fırçasını aldım.