28 Ekim 2009 Çarşamba

Bir Film Bir Gala...KONAK


Dün akşam gelen bir davetiye üzerine KONAK filminin galasına gittim. Filmde genç bir kast ile çalışılmış. İçlerinde Dünyanın en genç kainat güzeli!? ünvanını taşıyan Almeda Abazi de mevcut. Ancak hatun fi,lmin bir başında bir de sonunda görünüyor. Tabii tanıtım için iyi bir araç o ayrıııııı
30 Ekim günü izleyicisiyle buluşacak olan filmin kısaca konusu şöyle; 6 üniversiteli arkadaş, hocalarının verdiği kültür mirası projeleri ödevi için aynı gruba düşerler. Truva, Göreme, Pamukkale gibi mekanlar arasında hocaları özellikle bu 6 kişilik grubu Safranbolu projesinden sorumlu tutar. Safranbolu'ya gelirken arabaları bozulur, karşılarına yardım edecek biri çıkar ama güven vermeyen biridir. Az konuşur ve bakışları bir tuhaftır. Aksilikler rezervasyonlarının iptal edildiğinin öğrenilmesi ile devam eder ve kalacak yer nerede ise yok gibidir. Buldukları boş bir konağa yerleşirler ya da adeta bu konakta kalmaları için birileri tarafından yönlendirilirler. Baştan her şey güzeldir ama saatler gece yarısına yaklaştıkça sıra dışı şeyler olmaya başlar.
Bana gelince; ben filmi maalesef beğenmedim. Korku filmi olarak lanse edilmesine rağmen 3 genç erkek oyuncunun dışında bayan oyuncuların performansları çok kötüydü. Hal öyle olunca onların rollerini kötü yapmaları yüzünden salonda korku sesi yerine ardı ardına kahkahalar patladı:)))) Ben yine de çok eğlendim. Sizlere tavsiye eder miyim; eğer boş vaktiniz ve yapacak başka bir alternatifiniz yok ise gidin...Ne de olsa Türk sinemasına destek olmak lazım di mi ama:)

26 Ekim 2009 Pazartesi

Büyükada...

Cumartesi günü ne güzel bir gündü...Kursta sessiz sessiz pineklerken, santim santim çizgilerle uğraşırken Cüneyt'in ardı arkası kesilmeyen "bir yerlere kaçalım, hava çok güzel" mesajlarından sonra pes ettim ve karar verip öğleden sonra 14:00 vapuru ile büyükada'ya gittik. İşyerinden bir arkadaşım ve kardeşi de son dakika planımıza dahil olunca dört kafadar süper bir gün geçirdik:)

Bisiklet ile büyük tur, sahilde yemek ve çay keyfinin ardından 20:00 vapuru ile Kabataş' a döndük ve gece 04:00'e kadar evde okey oynadık. Uzun zamandır bu kadar güzel eğlenmemiştim. Ertesi sabah 3 saatlik uyku ile kursa gittim ve yine de enerjim tam tetematiyla yerindeydi:)


Vapurda kuşlara simit atmadan deniz yolculuğunun keyfi çıkar mı...

Ada işe özdeşleşen bir manzara...Bisiklete binerken çocuklar kadar şen oluyor insan...HYava da pek güzeldi yahuuu


Güneş batımını gören Duygu'cum harika harika kareler yakaladı. Cüneyt ile tam bir yeşilçam klasiği pozu verdik:)


Çocuklar gibi şen olmak diye buna derler...Yarebbim hep böyle mutlu olsam...



Eeeee her mutlu günün bir de hüzünlü sonu oluyor. Yanaklar kıpkırmızı, saçlar dağınık , yorgunluktan bitmiş tükenmiş haldeyiz ama şehirde eğlenceye devammmmmm:)

Bedava UGG İsteyen???

Sevgili Beauty-n-fashionlove süper bir kampanyadan bahsetmiş. Burada gerekli olan bilgileri verip haberi kendi bloğunuzda yayınladıktan sonra şanslı iseniz her gün bir kişiye bedava UGG veriyorlar. Ben hemen denemekten ne çıkar dedim ve kaydoldum. Herkese bol şans:)


23 Ekim 2009 Cuma

Sürdüm Sürüştürdüm sonra Güzelleştim:)

Yarebbim, bir maske manyaklığı aldı başını gidiyor bende. Nerde bir tarif duysam evde hemen bir kase kapıp yapıyor, nerde bir maske hakkında iyi bir yorum okusam gidip alıyorum. Bu sefer MAC'in Style Black koleksiyonuna ait olan Volcanic Ash Thermal Mask. Önce Volcanic Ash Exfoliator ile yüzümü peeling işlemine soktuktan sonra beni kokru filmlerindeki korkunç yaratıklara çeviren maskeyi sürdüm.

Sonra Cüneyt'in yanına gittim ve zavallı adam bir kaç saniye için benimn kendime ne korkunç bir şey yaptığımı çözmeye çalıştı:) Sonra baktı ki bu iş 5-10 dakikalık bir işkence eline makineyi kaptığı gibi beni fotoğraflamaya o rezil anı ölümsüzleştirmeye başladı:)

Yahu biz kadınlar ne tuhaf yaratıklarız be...Ne bulsak yüzümüze sürüp Allah'ın vermediğini onlardan umuyoruz ehueheueuehe. Neyse efem kısa bir geyikten sonra gelelim asıl kokuya... Ben bu maskeyi sevdim ama ööle aman aman bir ayrıcalığı yok muadillerinden. Yıkarken 1-2 saniyelik bir ısınma yapıyor ciltte ve sonra sıcak suyla kolayca akıp gidiyor. Cildim yumuşadı tabe, biraz da rengi açıldı. O kadar sıcak suyla peelingle ovalayınca ve ardından da maske yapınca bi zahmet aydınlanayım ama di mi??? İşte efemmmm o gecenin kısa özeti budur...Gülmek serbesttir:)))))))




Bu da Bitti:)

Bu aralar çok yoğunum diyordum ama hafta başında yaşadığım hastalık bana bayağı bir yaradı ve tam bir günde elbisemi bitirebildim. Geçen hafta teğellerini yaptığım elbise umduğumdan daha kolay ve çabuk oldu:)
Ortaya çıkan sonuç beni oldukça tatmin etti bakalım sizler de beğenecek misiniz:)

Elbise saten ama günlük giyim için oldukça uygun bir kumaş. Dikerken hiç zorlanmasam da sürfilesini yaparken makineyi bozdum:) benim burjuva makinem meğerse iplik ayırt ediyormuş. Bir kaç marka dışında iplik kullanmayacak mışım peh peh...

Elbisenin yaka ve kollarında büzgüler var. Ben tüm yakaya büzgü vermektense sadece arka ortaya ve önde sağ ve sol taraflara yaptım.Kollarda da aynı şekilde büzgü var.


Kalıbın orjinalinde kollar kısaydı ben birazcık daha uzun tutup kışın yeleklerle giymek için daha uygun hale getirdim. Bir de boyunu İstanbul sokaklarında giyilebilecek daha normal bir hale getirdim tabii:)


Dikiş biter bitmez elbiseyi giyip makinenin karşısına çıkınca ordan burdan sarkan iplikleri görmemişim. Siz de görmezden gelin bir zahmet, hevesim çok büyüktü çok:)

16 Ekim 2009 Cuma

Kısa Bir Aradan Sonra Yeni bir MİM

Sevgili Pembe Kiraz beni mimleyeli uzun bir zaman olmuş. Ben görmeyince kendisi yorum bırakarak beni haberdar etti ve Mİm yapmam için gözümün fotoğrafını çekmem gerekti.


Karrrrdeşim insan kendi gözünün fotoğrafını çekemiyor ki illa ki şaşı çıktı her seferinde:( Şu makyaj yapıp kendi kendine foto çekenlere imreniyorum ama yok kardeşmi bir yapamadım şu alemde...Neyse efem şaşı maşı idare edin artık en azından cverdiğimiz sözü yemeyelim değil mi...


Sevgili Pembe Şekercim işte ben de çektim bir foto:)

Bende bu MİM'i sevgili Stildirektörü'me yolluyorum efemmmmmmm.

MAC Stlye Black & Dsquared Collection

İnternette swatchlarını göçrdüğüm andan beri şiddetle arzuladığım koleksiyon nihayet geldi. Siyah makyaj denince tüylerim diken diken olsa da bu koleksiyonda yer alan bazı ürünler benim için tam bir arzu nesnesi haline dönüşmüştü.

Bugün hem bu koleksiyon hem de minik Dsquared koleksiyonu satışa sunuldu. Önceden görüp beğendiğim ürünleri almaya gittiğimde Dsquared koleksiyonunun da çok güzel renklerden oluştuğunu gördüm.

Style Black koleksiyonuyla beraber gelen Volcanic Ash Exfoliator ve Volcanic Ash Thermal Mask'ı daha aylar önce sevgili Marjo'nun yazısını okuyunca almaya karar vermiştim. Oldum olası cilt bakım ürünlerine özellikle de maskelere merakım vardır. Bu maskeleri de eve gidip denemek için sabırsızlanıyorum açıkçası:)

165 No'lu fırça ise Sanırım BBR koeksiyonuyla gelen bir fırçaydı kaçırdığım için çok üzülmüştüm ve Dsquared koleksiyonunda görünce aldım hemen. Sculpt ve Shape pudrayı ise hiç kullanmadım ve denememiştim bile ama uygulama yapılınca çok beğendim. Şu makyajda gölgeleme işi insanı çok değiştiriyor çok... Blood Red ise koleksiyonun iki renk rujundan biri. Blood Red. En sevdiğim yanı lustre serisinden olması. Çok tatlı bir rengi var.

Zoom Lash sevenler için süper bir seçenek çıkmış; Zoom Lash Black Fast...Artık Zoom Lash daha siyah daha belirgin. Prep and Prime Lash'ı ise eminim herkes biliyordur; kısa ve dümdüz kirpiklerin mi var ya da kirpiklerini dolgun mu göstermek istiyorsunuz? O zaman bu bazdan mutlaka edinmelisiniz:)

Style Black'teki farların iki rengini aldım ama aklım diğer ikisinde de kalmadı değil. Hepsi birbirinden güzel yalnız mineral far kullanmak zor olduğu için bu ikisi ile yetinme konusunda kendimi ikna ettim. altlarına baz olarak ise yine Dsquared koleksiyonunda gelen V ve B Greasepaint Stickleri aldım. bire bir uydular. Styla Black'teki Black Greasepaint Stick'i de almıştımm ama o kadar şey içinde onu eklemeyi unutmuşlar:( bir dahaki gidişime kadar ayırtmak zorunda kaldım.

Kısacası oldukça sevilesi, alınası güzel bir koleksiyon geldi. Onu görmeye gitmişken bir hayli küçümsenen ama oldukça tatlı ürünleri olan Dsquared koleksiyonuna da bakmayı ihmal etmeyin derim ben.






14 Ekim 2009 Çarşamba

Taslak Elbise

Cuma pazarından her biri 3 tl'ye aldığım parçaları değerlendirmek için 1977 yılı Haziran ayı Burda dergisinde gördüğüm bir elbisenin kalıbını çıkardım.

Elbise biri desenli diğeri düz olmak suretiyle iki farklı renk kumaştan oluşacak. Kumaşların ikisi de koton saten. Benim gibi acemi bir terzi adayı için zaptedilmesi zor bir kumaş ama idare ediyoruz. Şimdilik teğelleme işlemi bitti ama daha çoookkkkk işi var kafamdaki şekle şemale girmesi için:)

12 Ekim 2009 Pazartesi

Kurs Hadisesi

Nihayet kursa start verebildim. Verdim de bu stilistlik ii hiç bana göre değilmiş. Zaten hayatımda çöp adam bile çizemezken nasıl stilist olacağım onu da bilimoyrum ya neyse...Efem Cumartesi ve Pazar günü sabah 09:00'da başlayan dersler akşam 16:00'da bitiyor. ölüm gibi...
Cumartesi çalıştığım için maalesef icddi sıkıntı yaşıyorum ama devam edeceğim pes etmek yok şimdilik:)
Cumartesi günü büyüks abırlar nokta yapmayı:) ve noktalar ile çizim yapmayı öğrendim. Karrdeşim ben bir ikizler burcuyum bu sıkıntı yere diyip doğruca yönetim'e gittim ve kaydımı Modelistlik kursuna kaydırdım. Ben dikiş dikmeyi öğrenmeye çalışıyorum. Kalıp dilini öğrenmeyi, sıfırdan kalıp çizmeyi vsç. öğreneyim ki dikiş dikmeme faydası olsun dedim inşallah yanılmam.








Görüldüğü üzere nokta atarak sabrımın sınırlarını da öğrenmiş oldum:)Aslında devam etsem çok şey öğrenecektim ama benim bir an önce dikiş dikmeme yardımcı olacak bir şeyler öğrenmem lazım. Vaktim o kadar az ki..





Modelistlik sınıfında şimdilik minik çizimler yapılıyor. Bu benim gibi ileri derecede hipermetrop birini feci etkiliyor ve sınıf da çok kalabalık rahatça çalışabilme olanağım yok ama yine de çok zevk aldım uğraşırken. Tek koyan hafta sonu etrafta kimsecikler yokken ben sıcacık rahat yatağımı bırakıp yollara düşüyorum. Offf Offf sevgili uyku seni bayağı bir özleyeceğim:)

8 Ekim 2009 Perşembe

Mac Make Up Art ve Colour Craft Collection

MAC Colour Craft koleksiyonundan beğendiğim tek şey olan 226 nolu fırçamı ve bir türlü kavuşmadığım Rave kalemimi almak için bugün MAC'e gittim. Geçen defa gidişimde ürün testerlarını gördüğüm Make Up Art koleksiyonunun capcanlı renklerinden uzak kalarak bir iki şey beğenmiştim onları da bugün alıverdim.




Colour Craft koleksiyonuyla gelen 131 nolu fırçayı almamıştım ben bugün ufak bir deneme yaptık ve çok ama çok beğendim. 187 nolu fırçayı ise her gün fırça yıkama derdi yüzünden stoklamak zorunda kaldım.Coastal'dan da bu fırçanın benzeri iki fırçam vardı ama onlar bile bir hafta boyunca yıkanmadan yetmez oldu. Sonuçta 187 ve türevi tam 4 fırçam olmuş oldu. İnşallah en azından bir hafta fırça yıkamak zorunda kalmam. (bunu okuyan da beni pis zannedecek halbuki kocama göre psikolojik tedavi görmemi gerektirecek kadar titizm ama sabahları tek tek fırça yıkamak zoruma gidiyor)
Makep Up Art koleksiyonunda Gloss Creme Brillance vardı. Özellikle sevgili MUA'ların dergi çekimlerinde kullandığı bu ürünü hep istiyordum bu sefer aldım ama nasıl kullanacağımı, bütün gün bozulmadan göz kapağımda durmasını nasıl sağlayacağımı bilmiyorum açıkçası. Hiç olmadı gloss niyetine kullanırım artık, verdiği ıslak ve fresh görüntü çok çok güzel çünkü.
Full Body ve On Display ise koleksiyonda en sevdiğim renkler oldu. Bu sene koyu renklere özellikle de böğürtlen renkllerine takmışken On display süper bir seçenek oldu benim için. Full Body ise Lustre yapıda bir lipstick. asla göründüğü kadar koyu değil. Tafta bordo diye tanımlıyorum ben. Çok sevdim hepsini, hele ki son günlerde ki halet-i ruhiyyemi göz önüne alırsak bu alışveriş beni süper mutlu etti:)

5 Ekim 2009 Pazartesi

Bu Aralar...

* Yaz bitti havalar karardı söndüm...

* Ramazandan mıdır, her bulduğunu mideye indirmekten midir bilinmez tam 3 kilo almışım diyet yapmak zorundayım:(

* Gördüğüm her şeyi almak istiyorum ama alınca da bütün değeri yok oluyor ve alma isteğim yeniden hortluyor...ne kötü...

* Asabiyim...abartmıyorum bu kelimenin hakkını %100 veriyorum

* Sürekli ilaç kullanıyorum...Yok saçım için, yok gribim için yok baş ağrım için...içim dışım ilaç oldu

* Annemi çok özlüyorum. Annem uzak mı? -Hayır ama gitmeye, 5 dk. görmeye vakit bulamıyorum

* Hep uyumak istiyorum. Devekuşu misali kafamı yastığımın altına sokup herşeyden kaçmak, telefon sesi duymamak ve uzunnnn bir süre hiç konuşmamak istiyorum.

* Kaybediyorum...Anahtarımı, cep telefonumu, cebimdeki paramı, işyerinde en sevdiğim arkadaşımı...bir tek kilolarımı kaybedemiyorum:(

* Ebru Şallı denen hatunun CD'sini aldım. Pilates yapmaya başladım. İlginçtir; gerçekten usulüne uygun yaparsam işe yarıyor.

* Gördüğüm en ufak duygusal sahnede ağlıyorum. Hem de ben...Duygusallıkla uzaktan yakından alakası olmayan ben ciddi anlamda bir sulugöz olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.

* Bol bol hayal kuruyorum. ama hayal kurmayı sevmiyorum çünkü çok isteyince hiç bir şey olmuyor...

* Isırgan çayı ile yaşıyorum. Saçlarıma iyi gelecek ya...Elimden gelse salatasını yapıp yiyeceğim. hahahahaha

* Özgür kız olmak istiyorum. Kafasına estiği gibi yaşayan, kararlarını tek başına alan, aldığı kararlardan dolayı sorgulanmayan normal bir kadın olmak istiyorum.

* Bu aralar ben çooookkkkk şey istiyorum...

Kampüste Çıplak Ayaklar

Çok beğendiğim ve ilgiyle takip ettiğim Cansel Elçin'in yönetmenlik yaptığı ilk uzun metrajlı ve aynı zamanda rol aldığı bu filmi çok merak ediyorum.